Öncelikle ben 16 yaşında yeni yetme bir okur olarak kendimi geliştirmek ve yeni tadlar almak adına farklı türde düzenli kitap okumaya bu yıl bu site sayesinde başladım. Oğuz Atay'ın okuduğum ikinci kitabı idi. Şahsen Tutunamayanlar'a göre kendi içinde daha tutarlı ( duygusal yoğunluğu ve sarsıcılığı belki bir tık az da olsa) teknik yönden daha başarılı olduğunu rahatça söyleyebilirim sanırım. 14. Bölümün başında geçen, ülkemiz büyük bir oyun yeridir adlı bölüm kitabı özetliyor aslında. Sanırım devamı şöyleydi, insanımız aynı piyesi her gün sıkılmadan tekrar tekrar oynar... Atay, orta sınıf burjuvazisinin dışardaki reddettiği oyunlar sonuncunda; içinde verdiği küçük ama derin oyunu işler kitapta. Bunu da öyle bir ustalıkla yapar ki, ne kızabilirsiniz tüm bu Hikmetlere, ne de büsbütün hayran kalırsınız onlara. Bu sayede sürekli düşünceler kovalarsınız zihninizde, yer yer düşünceler sizi kovalamaktan kaçınmaz. Tüm oyunların suflörü olarak karşımıza çıkar Atay. İşini de öyle iyi, öyle hayranlık duyulacak şekilde yapar ki adeta yeni bir oyun yaratmıştır, oyunun farkında fakat kendinin farkında olmayanlara içlerinden biri olarak seslenmiştir, isimsiz bir suflör olarak.
Ancak demem o ki bunlar kitabın bende uyandırdığı temel izlenimlerden öteye geçemez. Genç yaşımın haddini bilerek demek isterim ki, daha sıkı okuyucular olan sizler, bu kitaptan derin manalar, ince işlenmiş zeka ürünleri çıkarmakta benden kat be kat iyi olacaksınızdır, haliyle kitap sizi daha çok içine çekecek, sonuna doyamayacaksınızdır. Gerçekten kitabın sonu öylesi etkileyiciydi ki buna rağmen Oğuz Atay, yine de gülümsetmeyi başardı