Şiirde İlham Hakkında A. Bremond'a Mektup
[...] din dışı her merak, ısrar, bizi çekip götüren ilâhî ele başkaldıran, elvermeyen her şey, önümüzde değil, yanıbaşımızda duran bu imajın iffetini lekeleyerek büyüyü bozabilir, içimizdeki vahşi gardiyanı uyandırabilir, egoist ve hırslı ikinci tabiatımızı geri döndürebilir.
Sayfa 23 - Paul ClaudelKitabı okudu
İsterdim, ama Olamazdım
Yazını kanatları.. ("Açılmayan bir kitap gibiyim. Küskün ve biçare") Bu Ülke yazarını esas ayırt eden, karşıt düşüncelerin birbirini başkalaştırdığı bir melezlikten çok, düşünce fatihi olma isteğiyle fetihsizlik ("fetih yok, zafer yok, biraz daha ihtiyarladım"), ufuklarda silinme arzusuyla ufuksuzluk ("ufuklara açılmadan limana giren zavallı gemi"), aydınlatma arzusuyla ışıksızlık ("hiç yanmadan küflenen, kırılan ve atılan bir petrol lambası olmak"), coşkuyla gücenmişlik ("Açılmayan bir kitap gibiyim. Küskün ve biçare"), sürüden ayrılma isteğiyle sürü tarafından terk edilmiş olma duygusu ("sürünün terk ettiği hasta bir koyun olmak güç") arasındaki sert gelgittir. Ülke anlatısı hep aynı kişisel mitolojiyi, oradaki kabarma ve alçalmayı, kanatlanma arzusuyla yere çakılıp kalmışlığı yankılar. Dünyaya kement attım, yakalayamadım. Mektup yazdım, sahibini bulmadı. Tohum serptim, başak vermedi. Zirveyi hedefledim, yarı yolda kaldım. Uçmak istedim, ancak sürünebildim. Kendi ifadeleri: "Fetih ümitleri'yle, bir "gazaya koşar gibi" İstanbul'a gelmiş, ama fethedememiştir. Ne "bu toprağın hayvanı" olabilmiş, ne de tam anlamıyla kanatlanabilmiştir. Ne tam toprağa kök salabilmiş ("zaten ezeli ve ebedi yabancısıydı bu ülkenin") ne de enginlere açılabilmiştir.
Sayfa 140 - MetisKitabı okudu
Reklam
İMÂM GAZÂLÎ RAHİMEHULLÂH’IN MEKTUBU
İmâm Gazâlî Hazretleri, zâhirî ilimlerin her şubesinde en yüksek mertebeye ulaşmış iken medreseyi bırakıp Bağdat’tan ayrılmıştı. Aradan uzun bir müddet geçtikten sonra Selçuklu Vezîri Nizâmülmülk, kendisine, geri dönmesi için bir mektup gönderdi. İmâm Gazâlî Hazretleri, ona şöyle cevap yazdı: Ey şan ve şeref sahibi Vezir! Şimdi anlatacağım
Sıkıldı ruhum, düşer yine hüzün yüzümden Avluda oturup bir sigara yakmış Leylam, hasret dizinde Bir mektup elinde, boğuluyor yine bir sevgi selinde İzmarit ve kül parşömende umut ama vuslat evinde Bitmişi özlüyor her giden her gelen ten aratıyor gideni Bekliyor Leyla bekliyor bekliyor bu eve dondum dememi Aşk ikinci plan, bir ilişki ancak huzurla bilenir Severken ölmeyi düşünmedim, bunu baştan kim bilebilir?
Hayal kırıklığının başkenti
- O zamanlar kaymakamın bir kızı vardı ya, Leman. Saçları ta buralarında. Rüzgarda yürüdü mü sanki pelerin sahibi bir balerin gibi oluyordu. O gün de maça gelmiş. Ben devamlı terliyorum, daha maç başlamadan. Neyse maç başladı, hemen bir korner oldu. Ortayı bizim Rıfat atmıştı, bir yükseldim topa ikinci dakikada köşeye taktım topu. Alkış, kıyamet. Bir döndüm, bizim Leman ayağa kalkmış alkışlıyor. - Kaç sene kalmıştı o kız burada? - 2 sene. - Giderken bana bir mektup bırakmıştı, İzmir'e gelirsen ara diye. Ben de 5 sene sonra gittim. - Ee, bulabildin mi? - Buldum. Hatta bir de çay içtik. Ben, o, bir de kocası. O ara golü yemişiz haberimiz yok anlayacağın. Burası için en güzel lafı Sadık hoca söylemişti kardeşim. - Hangi Sadık hoca? - Lisede edebiyat öğretmeni yok muydu ya? - Tamam. Ne demişti? - Hayal kırıklığının başkenti demişti. VİZONTELE (2001) 🎬 youtu.be/KSCidYpaOEI?si=...
Hani biri vardır, beşi de alçak beş basamağı çıkması gerekmektedir; bir başkası da, tek bir merdiven basamağını çıkacaktır. Ancak, bu basamağın yüksekliği, hiç değilse onu çıkacak için öbür beş basamağın toplam yüksekliği kadardır. Birinci yalnız bu beş basamağı değil, onun gibi daha yüzlercesini, binlercesini çıksa, zengin ve pek yorucu bir yaşam da sürse, çıktığı basamaklardan hiçbiri ikinci için, tüm güçler seferber edilse bile dünyada çıkılamayan ve kendisinin de kuşkusuz çıkıp bir türlü geride bırakamadığı o bir tek yüksek basamağın taşıdığı önemi taşımayacaktır.
Sayfa 76
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.