Dostunun yaşındaydı Hz. Ebu Bekir. Dostunu özlemedeydi. Ayrılık ateşi onu içten içe yemekte, bitirmedeydi.
Bir gün, “Ya Resulallah! Yanındayken bile özlüyorum seni.
Ayrılığına nasıl dayanacağız?” demişti de Gül Yüzlü Nebi şöyle buyurmuştu.
“Kişi sevdiğiyle beraberdir.”
“Ahirette de mi ya Resulallah?”
“Ahirette de.”
Bu ne büyük bir muştuydu Resulallah âşıkları için. Bu ne büyük bir teselliydi kendisi için. Ahirette Gül Yüzlü Can Dostu Hz. Muhammed (sav)ʼle beraber olmak!
Allah'a yemin ederim ki bir elime güneşi, bir elime de ayı koysalar ben bu davadan zerre kadar ayrılmam. Ya Allah nurunu tamamlayacaktır, ya da ben bu uğurda şehit olurum.
Ey insanlar! Hani dedeler? Nerede babalar? Nerede o soy sop. Hani hastalar ve ziyaretçileri? Nerede o süslü saraylar kurup yükselten, yaldızlayıp süsleyen ve mermer binalar yükselten Ad ve Semûd kavimleri? Hani mal, hani evlat? Nerede o haddi aşıp azan, mal toplayıp biriktiren, hani dünya varlığına mağrur olup da kavmine, ' Ben sizin tanrınızım' diyen Firavun ile Nemrut? Onlar sizden daha zengin ve kuvvetli değil miydiler? Bu kara toprak onları değirmeninde öğütüp toz etti, dağıttı. Kemikleri bile çürüyüp dağıldı.
Dost candır, canandır, canana adanmaktır
Dost aşktır, aşkta yanmaktır, aşkla olmaktır
Dost aynileşmektir, ayna olmaktır, aynayı bulmaktır
Dost yakın olmaktır dosta, dostta kaybolmaktır.