İktisadi bunalımlar, siyasi dengeler ve birtakım diğer olaylar bütünü sonrası çıkan birçok durum var. Fakat işsizlik, sosyal güvenlik sistemlerindeki boşluklar, yoksulluğun ortaya çıkma sebeplerinin başını çekiyor.
İktisadi bunalımlar, siyasi dengeler ve birtakım diğer olaylar bütünü sonrası çıkan birçok durum var. Fakat işsizlik, sosyal güvenlik sistemlerindeki boşluklar, yoksulluğun ortaya çıkma sebeplerinin başını çekiyor.
TÜRKİYE’DE DEVLET GELENEĞİ -METİN HEPER
Prof. Dr. Metin Heper, Bilkent Üniversitesi’nde, Siyaset Bilimi Bölümü Başkanı, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı ve Akademik İşler Rektör Yardımcısı, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurulu (TÜBİTAK) Bilim Kurulu Üyesi ve Türkiye Bilimler Akademisi Kurucu ve Şeref Üyesi’dir.
Sultan Mahmud Osmanlı idarî sisteminde ağırlığı olan , siyasî ve sosyal dengeleri oluşturan kurumları ya ortadan kaldırdı ya da güçsüz hâle dü şürdü . Bu cümleden olmak üzere Yeniçeri ocağını tamamen orta dan kaldırdı , ilmiye sınıfını etkisiz hâle getirdi . İktisadî gerileme sonucu esnaf ve tüccar da güç kaybetti . 2. Mahmud döneminden itibaren batı eğitimli ve eğilimli bürokrasi güç kazandı . Sultan Mahmud , Osmanlı ülkesinde siyasete ağırlık koyabilecek kuvvetlerin dengesini değiştirirken hâsıl olan boşlukları doldurarak geçmiş padişahlara oranla çok despot bir idare tesis etti . Sonraki devrelerde de tayin edici olacak batılılaşmacılığın cebrilik , zorla yıcılık yönünü bu padişahın uygulamaları belirlemiştir . 2. Mahmud'un Osmanlı toplumunun sosyal ve kültürel bünyesinin gerçeklerini hiçe sayan kurum yok edici tahripkâr uygulamaları sosyal boşluklar doğurdu . Ondan yaklaşık yüz yıl sonra Cumhuriyet batılılaşması da aynı zemin üzerinde yürütüldü .
Celâlîliğin, Anadolu daki İktisadî sıkıntılar sonucunda zuhur ettiği
açık bir gerçektir. Ancak bunun yanında çok gelişmiş olan devşirme
ocağı ile Türk kavminin mahrum bırakıldığı siyasî haklarını
elde etmek gibi bir gayenin de yer almış bulunduğu görülüyor. Türk
kavmi askerlik ruhunu ve siyasî geleneklerini kuvvetle devam ettirdiği
için onun İran
“Hukuk devleti” kavramı, modern ve sözde demokratik devletin genelde bu özelliklerinden vazgeçmesiyle birlikte yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Bu ifadenin 1970 yılından kısa bir süre sonra ve tam anlamıyla öncelikle İtalya’da popülerlik kazanması kesinlikle tesadüfi değildir. Birçok alanda, yasalar adeta çeşitli boşluklar kalacak şekilde özenle hazırlanmışlardır; tabiî ki bu, bu boşluklardan yararlanabilecek olanlar için geçerlidir. Bazı koşullarda -örneğin dünyadaki her türlü silah ticareti, özellikle de daha yüksek teknoloji ürünleri çevresinde- yasadışılık, kendisi sayesinde daha da kârlı hale gelen İktisadî işlemlere destek sağlayan bir güçten başka bir şey değildir. Günümüzde birçok iş ilişkisi kaçınılmaz olarak en azından bu yüzyıl kadar namussuzdur; bu durum eskiden, sadece namussuzluk yolunu seçmiş sınırlı sayıdaki insan arasında sözkonusuydu.