510 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
ALAMUT'un PİRİ HASSAN SABBAH'a dair
“Derler ki; binli yılların başlarında çağı etkilemiş üç İranlı vardır. -Dünyayı gözlemlemiş olan Ömer Hayyam, -Dünyayı yönetmiş olan Nizamülmülk, -Dünyayı titretmiş olan Hasan Sabbah…” Nizamülmülk'ten beri bize ezberletilen iki yanlış şeyden biri, İsmaili mezhebine bağlı tarihi bir şahsiyet olan Hasan Sabbah'ın, bir cani olduğu ve
Fedailerin Kalesi Alamut
Fedailerin Kalesi AlamutVladimir Bartol · Koridor Yayıncılık · 201241,4bin okunma
359 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
19 günde okudu
Emre'm Yunus öyküsü...
Emrem Yunus; Yunus Emre değil Emre' (m) Yunus. Nasıl da kulağa hoş geliyor. Bilhassa içten, samimi ve sevgi dolu bir hitap şekli. Benimseme, sahiplenme ve aidiyetlik duygusu. Öyle hoş, öyle güzel... Bir yanım inceleme yazmak için yanıp tutuşurken bir yanım ise mahcup, hüzünlü ve korkak. Çünkü; İskender Pala' nın ağır divan edebiyatı ve derin
Od
Odİskender Pala · Kapı Yayınları · 202241,5bin okunma
"Kapalı ve tutarlı bir sistem olarak özünde ısrar eden sosyolojik, yasal ve hatta siyasi bir dünyevi bütünlük ve ideolojik düzene sahip bir ülkü olan İslam dünyevi yaşama ilahi bir yaklaşım biçimidir."
The Meaning and End of Religion, s 79
352 syf.
9/10 puan verdi
Doğu’nun Sönmeyen Yıldızı Hayyam Yayınevi yazarımız
Şamil S. Zagitoviç
Şamil S. Zagitoviç
"1952de Özbekistan SSCBde Andican şehrinde doğmuştur. Bir Rus filozofu,tarihçi ve gazeteci olmaısnın yanı sıra toplum ve siyaset adamı aynı zamanda Tarih bilimleri kandidatıdır. ( Kandidat: SSCB de bir bilim payesidir).80'in üzerinde bilimsel makale yazmıştır. Bu kitabı
Doğu’nun Sönmeyen Yıldızı Hayyam
Doğu’nun Sönmeyen Yıldızı HayyamŞamil S. Zagitoviç · Etkin Yayınevi · 201815 okunma
İmam Gazzali siyasi ve askeri olarak çok karmaşık bir dönemde Tus şehrinde dünyaya geldi. Ondan dört sene önce Kum şehrinde Hasan Sabbah doğdu. Kaderi İlahi birinin İslam dünyasına yapacağı büyük tahribatı, diğerinin tamir etmesi için gerekli şartları hazırlıyordu.
Sayfa 48 - Foliant YayıncılıkKitabı okudu
Batınîler Irak’ta ortaya çıkmıştır. Bilâhare, Hindistan, Pakistan, İran ve Afrika’nın bazı bölgelerinde tutunmuştur. Bu mezhep sahiplerince din perdesi altında saltanat yolu açılmaya çalışılmış ve sonunda İbn-i Meymun’un torunlarından Ubeydullah isimli birinin başkanlığında bir devlet kurulmuş ve bu devlet bilâhare Şam’dan Fas’a kadar genişleyerek
İmam Gazali (1050-1111), İhya Ulum al-Din adlı yapıtında, İs­lam'ın cinsel içgüdüyü nasıl toplum düzeninin bir parçası haline geti­rip, Allah'ın hizmetine sunduğunun ayrıntılı bir tanımını yapar. Önce­likle cinsel istek ve toplum düzeni arasındaki karşıtlığı vurgular: "Etin arzuları bireyi kuşatır ve Allah korkusuyla
İlahi aklın bir tecellisi olan cinsel isteğin belirgin işlevinden bağımsız bir diğer işlevi daha vardır: Kişi kendini cinselliğe teslim edip ondan yarar­lanmayı sürdürdüğü zaman, benzersiz olan bir zevk alır. Bu, cennette in­san için saklanan hazların bir ön tadımıdır; çünkü insanlara tatmadıkları zevkleri vadetmek sonuç vermezdi... Ansal olduğu için eksik kalan bu dünyevi haz insanı kusursuz, dipsiz hazza ulaşmaya özendiren güçlü bir güdüdür ve bu şekilde insanı Allah' a ibadet ederek cennete kavuşmaya teş­vik eder.
Ebu Hamid al-Gazali, İhya Ulum al-Din 27
Ümmet' in başı yalnız ve yalnızca Allah'tır. O'nun idaresi aracısızdır ve Muhammed'e vahyolunan buyruklar, 'ümmet'in hukuk ve anayasasını oluşturur. Biricik kanun koyucu Allah olduğuna göre, ne tür bir meclis ve ya geçici bir yönetici olarak kim olursa olsun, İslami politik kuramdaki yasama için, Allah' tan başka
H. A. R. Gibb, 'Constitutiona/ Organisation', s.3.
510 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Alamut
"Fedailerin Kalesi Alamut" eserin konusu 11.Yüzyıl'da İran'ın sarp bir bölgesi olan Alamut kalesinde geçer.Eser, Şiiliğin kollarından biri olan İsmail'i mezhebine bağlı olduğunu iddia eden Hasan Sabbah liderliğindeki esrarengiz dini örgütü anlatan tarihi bir romandır.Eserin ilk bölümlerinde Halime adlı karakterle
Fedailerin Kalesi Alamut
Fedailerin Kalesi AlamutVladimir Bartol · Koridor Yayıncılık · 201241,4bin okunma
Allah ile kul arasında ne kurumsal bir aracı, ne de ruhban sınıfı bulunur. Her aklı başında yetişkin, kendi fikir ve eylemlerinden sorumludur. Ahlak­lı bir mümin olmak için, herşeyden önce buna niyet etmek, yani kendi davranışlarını ilahi yasaya göre ayarlamak durumundadır. Eğer birey ilahi yasa hakkındaki bilgisinden kuşkuluysa, bu konuda yetişmiş in­sanlann rehberliğine başvurur.
Üzerinde yükseldiği sınıflı toplumu kutsayan İslam'da kaba hatlarıyla Sünni-Şii diye bilinen ilk bölünme, bu dinin,.farklı kesirnlerce iki ayrı düzlemde algılanmasından kaynaklandı. Birine göre İslam, her türlü zulüm ve baskıdan kurtuluşa götüren bireysel ve kümesel (cemaat) bir hidayet yoluydu. Diğerine göre ise, komünal gelenekleri yozlaştıkça başıbozukluğa, toplurnsal anarşiye sürüklenen kabile düzeninin egemen olduğu ortarn da merkezi iktidar vasıtasıyla belli bir sosyal düzen kurmaktı. İlk algılama biçimini benimseyen ezilen yığınlar açısından İslamiyet, ahlaki bir öğreti olarak eşitlik ve adaleti içeriyordu. İkincisinin İslamiyet anlayışı, "düzen ve şeriat kuralları her şeyin üstündedir", zenginlik ve fakirlik ilahi irade hükmünde olup, "Allah istediğini rızıklandırır" şeklindeydi. Dolayısıyla merkezi iktidara başkaldıran herkes, "ehl-i ridde, bid'at ehli, sapkın, fitneci, rnünafık" diye suçlanır; tehlikenin önemine göre tasfiyesi için uygun bastırma (tenkil) yöntemleri kullanılırdı.
Kadınları hedef alan kesin buyruklara rağmen, bekleme süresiyle Allah'ın kadınları denetleme kararı vermesi, onlardan ilahi emre uymalarını ummadığını gösterir. Kadınların zora koşulmadan işbirliği yapmayacakları beklentisi, Allah'ın niçin erkeklere kadını denetleme görevini verdiğini açıklar. Erkek kadının cinsel ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılamakla kalmaz; Müslüman düzenin polisi olarak, kadın akrabalarının terbiye ve gözetiminden de sorumludur.
Sayfa 115
Can alıcı meselelerden biri de, imamın-ismaililerin ilahi ve siyasi sistemlerinin odağındaki şahsiyet- kim olacağı idi. El-Mustansır'ın ardından imamlıkta hak sahibi olan kişi Nizar' dı; ama Nizar, İskenderiye' de tutulduğu hapishanede öldürülmüş ve söylentilere göre oğullarının akıbeti de babalarınınkiyle aynı olmuştu. Nizarilerin bir kısmının iddialarına göre, Nizar gerçekte ölmeyip gizleniyordu ve zamanı geldiğinde Mehdi sıfatıyla geri dönecekti; anlayacağınız, imamların soyu tükenme noktasına gelmişti. Bu ekol çok tutunamadı. Hasan Sabbah'ın bu hususta müritlerine ne tembihlediğine dair bir bilgi mevcut değilse de, ileriki tarihlere ait öğreti, imamlığın Nizar'ın gizlice Alamut'ta büyütülmüş olan torunlarından birine geçtiği fikrini benimsemekteydi. Bir rivayete göre, torun, Mısır'dan İran'a gizlice kaçırılan bir bebekti; diğer bir rivayete göreyse, Nizar'ın oğlunun hamile bir cariyesi Alamut'a getirilmiş ve cariye burada yeni imamı dünyaya getirmişti. Nizari inanışına göre bu sırlar, zamanında ne pahasına olursa olsun gizli tutulmuş ve aradan uzun yıllar geçene dek de dışarı sızmamıştı.