Bağımsızlığımızın Timsali olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun!
* * *
“Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız.” 1923, Gazi Mustafa Kemal Atatürk
“Herkes keyfine, fantezisine, kendi maksadına, menfaatine, aldatacağına, ve aldatıldığına göre yazar.” Dr. Rıza Nur, I. Baskı, Sayfa 523, Hayatım ve Hatıratım
Bu hatıratta okuduklarımızın temel özeti işte Rıza Nur’un kendi ifadesinde bize sunulmuştur. Yani okuyacağımız hatırat için bize şunları demektedir;
Bu hatırat, benim keyfime, benim
Sessiz Ev'i okuduktan sonra Veba Gecelerini okumak için içimde oluşan beklenti ve istek hayli yüksekti, Sessiz Ev romanındaki tarihçi karakterinin Veba'yı araştırması, çok derinine inmemiş dahi olsa romanda konu edilmesi ve Veba Geceleri'nin kitapta geçmesi son çıkan kitap için ben de oldukça beklenti yaratmıştı, çıktığı gün alındı, Sessiz Ev
Avrupa’yı sadece bir Hıristiyan
kulübü olarak görme sloganı bir noktayı kaçırıyor: Rusya
Hıristiyandır; fakat, her şeye rağmen dışlanmaktadır. Haydi,
18. yüzyılda Rusya’nın dışlanması anlaşılabilir; ama 19. ve
20. yüzyılda insan “Niye?” diye soruyor; çünkü siz
Mendeleyev’siz bir kimya düşünebilir misiniz? Loboçevski
olmadan bir matematik, acaba Tolstoy, Dostoyevski olmadan
bir edebiyat düşünebilir misiniz? Rus romanı Fransız
edebiyatını geçen bir romandır. Pek öbürleri düzeylerinde
olmasa da Çaykovski, hatta “Güçlü Beşler” denen RimskyKorsakov, Borodin, Glinka, Mussorgsky, Glozunov vs
olmadan bir musiki düşünebilir misiniz? 19. yüzyıl boyunca
belki Rus resmi olmadan resim düşünebilirsiniz; ama, işte 20.
yüzyılın başında Chagall ve diğer Rus avangardları olmadan
dünya resmini düşünebilir misiniz? Oysa Avrupa
medeniyetinin, kültürünün sütunlarından biri olan bir kültür
ve halk dahi, pekâlâ Avrupa’nın dışında düşünülmektedir.
Tarihî geleneğinize sadık kalınız yeter; bunu yapmadığınız takdirde ne Batılı olursunuz ne ortak pazarlı olursunuz, ne de dünyalı olursunuz. Dünyadaki sıradan toplumlardan biri olarak kalırsınız. Toplumun geri kalmışı, insanlarını
yeteneğine göre değerlendiremeyen toplum demektir. Dünya ülkelerinin ekserisi bu kategoridedir. Bir toplumun kendini üretme araçlarının en başında dil gelir ve dil, tarihle beraber düşünülür.
İlber hocanın o klasik bildiğimiz sohbet tadında anlatımıyla yazılmış mükemmel sürükleyici bir eser. Sanki canlı olarak dinliyor havası veriyor, kıyaslamalar ve atıflar müthiş. Tarihsel gerçeklikler içerisinde kaybolup gidiyorsunuz resmen…Okumanızı ve üzerinde düşünmenizi şiddetle tavsiye ederim…
Avrupa ve Bizİlber Ortaylı · İş Bankası Kültür Yayınları · 2013445 okunma
Bir toplumun en kuvvetli unsuru olan, en gerekli unsuru olan zekâ, eğitimle filizlenir ve ancak bu eğitimin sonucunda zekâ dallanıp budaklanıp meyva vermeye başlar.
Sofia gerçekten de büyük mü ?
Şehirler, gülüm, caddeleriyle değil,
anıtını diktiği yazarları ile şairleri ile büyük olur..
Sofia çok ama çok büyük bir şehir…
İnsan dünyada her şeyini tayin edebilir; işini, mesleğini, davranışlarını dahi bir ölçüde tayin edebilir. Yaşayacağımız ülke de seçilebilir; fakat elde olmayan bir şey, hangi kimlikle dünyaya gelineceğidir.
M.S. 11. asırda (1055-1056 yıllarında) demek ki
Haçlı Seferleri’nden aşağı yukarı 40 sene evvel, önemli
gördüğümüz (ama türünün tek örneği olmayan) bir kitap,
Kitâbü’t-Tabakat ve’l Umem Endülüslü Kadı Said bin Ahmed
el-Andulusî tarafından kaleme alınmış ve 1930’larda ünlü
Fransız oryantalist Régis Blachère tarafından Livre des
Catégories des Nations başlığıyla Fransızcaya çevrilmiştir.
Burada Kadı el-Andulusî diyor ki; “Medeniyete hizmet eden
kavimler Ebraniyyun (İbraniler), İraniyyun (İranlılar),
Hintliler, Romalılar ve tabii Araplardır.” Yunanlılar ve
Arapları temel olarak ayrımlaması ilginç, iki kesim arasındaki
tercüme ve kültürel kosmos veya akkültürasyonun bilincinde.
“Tarih milletlerin tarlasıdır. Her toplum, geçmişte ne ekmişse, gelecekte de onu biçer” diyor Voltaire. Gerçekten de bir insanın çocukluğunda yaşadıkları onun kimliğini, kişiliğini ve geleceğini şekillendirmede nasıl çok belirleyiciyse, tarih de toplumların kimliğini oluşturan süreçleri tanımada, bugününü anlamada ve geleceğini inşa etmede bir o
Tolstoy'un Anna Karenina"yı yazdığı yıllarda düşünün bizim Şemsettin Sami: " Türk milletinin romanı yok " diyor ve "Taaşşuk-u Talat ve Fitnat" diye iptidai bir roman yazıyor.
Würzburg Sarayı’nın tavanında
ünlü İtalyan ressam Tiepolo’nun alegorik bir tavan resmi var.
17. asra ait bu resimde dört kıtayı resmetmiştir. Avrupa bütün
şaşaası, bütün renkliliği, bütün üstünlüğüyle kubbenin tam
ortasında yer alıyor; yani, dünya Avrupa merkezlidir ve ışık
Avrupa’dan yayılır.