-Şeyh İzzeddin Hasanoğlu
Apardı könlümi bir hoş gamer-yüz cân-fezâ dilber.
Ne dilber? Dilber-i şâhid. Ne şâhid? Şâhid-i server.
Men ölsem sen büt-i şengül, sürâhî, eyleme gülgül.
Ne gülgül? Gülgül-i bade. Ne bade? Bâde-yi ehmer.
Başımdan getmedi hergiz senünlen içtigüm bâde.
Ne bâde? Bâde-yi mestî. Ne mestî? Mestî-yi sâger.
Şahâ şîrîn sözün kılur Mısırda bir zamân kâsid.
Ne kâsid? Kâsid-i kiymet. Ne kiymet? Kiymet-i şekker.
Tutuşmayınca der âteş belürmez hislet-i enber.
Ne enber? Enber-i sûziş. Ne sûziş? Sûziş-i mecmer.
Ezelde cânım içinde yazıldı sûret-i meni,
Ne meni? Meni-yi sûret. Ne sûret? Sûret-i defter.
Hesenoğlu sana gerçi duâçıdır, velî sâdik.
Ne sâdik? Sâdik-i bende. Ne bende? Bende-yi çâker.
(Bir hoş ay yüzlü, hayat verici dilber gönlümü aldı. O dilber; sevgili ve güzel bir dilber, o sevgili ve güzel; sevgililerin en ileri geleniydi.
Tapılacak kadar güzel ve şen olan sevgili, ben ölünce şarap şişesiyle gürültü etme. Bu gürültü bade gürültüsü, bade ise kırmızı badedir.
Seninle içtiğim bade, hiç aklımdan çıkmadı. O bade, sarhoşluk badesiydi. O sarhoşluk, kadeh sarhoşluğuydu.
Ey Şah, tatlı sözün bir gün Mısır'da bile geçmez olur. Bu geçersiz söz, kıymette geçersizdir. Bu kıymet ise şeker kıymetidir.
Anberin özelliği ateşte tutuşmayınca ortaya çık-maz. Bu anber, yakıcı anberdir ve bu yanma da buhurdan yanmasıdır.
Mânâ sureti ezelden canım içine yazıldı. Bu mânâ, suret mânâsıdır ve bu suret de ezelden her şeyin yazıldığı defterin suretidir.
Ey Hasanoğlu, sana sadık olan duacıdır, ancak sadık olan kölenin sadığıdır ve köle de kölenin kölesidir.)