İlber Ortaylı sorulan soruya cevap veriyor ;
Bahsettiğiniz diyalogdan söz ediyorum, yani Yunan veteran askerin anlattığı o şeyden.
Hakikaten çok zeki bir genç olan Mustafa
Kemal'in Balkan coğrafyasını, harp ettiği
Kuzey Afrika'yı ve daha Balkan Savaşı
sırasında ileride mevki komutanlarından biri
olacağı Gelibolu Yarımadası'nı çok
CELLÂDIMA GÜLÜMSERKEN ÇEKTİRDİĞİM
SON RESMİN ARKASINDAKİ SATIRLAR
Ben İsmet Özel, şair, kırk yaşında.
Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar
ben yaşarken koptu tufan
ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kâinat
her şeyi gördüm içim rahat
gök yarıldı, çamura can verildi
linç edilmem için artık bütün deliller elde
kazandım nefretini
cahit sıtkı: anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı?
Ölümün bizim için ilginç bir yanı kalmadığında ve ondan hiçbir şey elde edilemeyeceğini düşündüğümüzde, doğuma geri çekilir, dipsiz bir kuyuya haykırmaya başlarız.
Lermontov'un birçok şiirini ezbere bilen bu genç; bana onun “Mtsïri” adlı şiirini okudu. Tavırları ve duruşu, 19. yüzyıl subaylarını hatırlatıyordu.
O, Peçorin gibi hayattan bitkin; Byrond gibi dünyadan elini eteğini çekmiş birine benziyordu. Çalan müziğin eşliğinde herkes tango yapıyorken, o bana memleketini, Kafkasya’yı anlatıyordu:
- “Bizde
‘’Adam bir süre daha bizim kızı kestikten sonra ‘’merhaba ‘’ deyip yanımıza geldi. Harika bir sesi vardı, hayran olduk. Ben şahsen adamın dublaj sanatçısı olabileceğini düşündüm. Biraz havadan sudan konuştuk. Birkaç dakika sonra Sema’ya dönüp ‘’Özel bir şey sorabilir miyim? ‘’ deyip, yanımızdan uzaklaştılar. ‘’
‘’Çok ilginç. ‘’
‘’Bizim kız iki dakika içinde suratı kıpkırmızı, öfke içinde geri geldi. Adam ne demiş biliyor musun? Asla tahmin edemezsin. ‘’
‘’Ne demiş? ‘’
‘’Demir’i kast ederek, ‘’Yanınızdaki genç adam kim? ‘’ diye sormuş. Sema kardeşi olduğunu söylemiş. Adam da bu yakışıklı gençten çok hoşlandığını, aralarını bulmasını söylemez mi? ‘’
‘’Ne? ‘’
‘’Adam gaymiş abla. Gizli gay. ‘’
‘’Yuh. Daha neler. ‘’
Tarih kocaman bir hoşaf soğutucusu, bir Nuhun gemisidir.
Onun içine bir kez girdin mi, seni bir daha kimse çıkaramaz.
Flaubert hangi çiçekten bal alacağını iyi bildiginden Aşk Egitimi'ni
yazarken kişilerini gerçek tarihin içine oturtmak için büyük
çabalar göstermiştir. En küçük ayrıntılara bile dikkat eder. Romanın
başkişisi Fredenc'i, 1848