Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yıllar önce bir makale okumuştum. Makalenin özeti şuydu: Medya aracılığı ile gündeme gelen herhangi bir suç gündemde kaldıkça o suça eğilim artar. Bununla ilgili kırık cam teorisi de var. Polis okullarında öğretilir genelde. Peki nedir kırık cam: Herhangi bir binanın bir camı kırıksa diğer camları da kırmaya meyillenir mahalle sakinleri. Bu yüzden polisler asayişi önceden sağlar ve o ilk camın kırılmasına izin vermez. Almanya bu konuyla ilgili şöyle bir önlem almıştır. Mesela; bir yaralanma olduğunda, cinayet olduğunda veyahut herhangi başka bir suç işlediğinde medya derhal oraya akın etmez. Suç gündeme gelmez her fırsatta. Fakat bizim ülkemizde bu durum tam tersidir. Hatta bunun üzerine gündüz kuşağı programlar var, reytingte hatrı sayılar sonuçlar alan. Suçu gündeme taşımayı bırakın gündemden düşürmüyoruz. Sorum şu; sizce ülkemizde izlenen, suçu kameralarla belgeleme, gündemde tutma politikaları doğru mu? İkinci olarak sizce suç gündemde kaldıkça gerçekten o suça yönelim artıyor mu? ⚠ (Lütfen sırf yorum yapmak için yorum yapmayın)
Merhaba arkadaşlar, Sitemizde bazı arkadaşlarımızın yaptığı güzel bilgilendirmeler doğrultusunda, ben de ara sıra gördüğüm yazım yanlışlarına istinaden bunu sizinle paylaşmak istedim. Neticede okuyan, bilgi edinmeyi seven insanlarız. Türkçemizi güzel kullanmak adına ufak bir paylaşım da benden olsun. Ne kadar okursak okuyalım, kusursuz değiliz ve
Reklam
Cumhuriyet, mucizedir
29 Ekim 1923 sabahı… Nüfus 13 milyondu, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu. 40 bin köy vardı, 37 bininde okul yoktu, postane yoktu, dükkan yoktu. 30 bin köyde, yani her dört köyün üçünde cami yoktu. Traktör sayısı sıfırdı, biçerdöver sayısı sıfırdı, karasaban vardı. Ayçiçeği üretimi yoktu, şeker üretimi yoktu, ekmeklik un bile ithaldi, pirinç ithaldi,
Batum İphone Turizmi
Arkadaşlar gitmeden önce bu yazının sizin için faydalı olacağını düşünüyorum. Ben yaklaşık 3 gündür Gürcistan dayım. Batum yani onların söyleyişi ile Batumi. Nüfusu tahminim 200binden fazla şu dönemlerde. Ticaret belli ki yavaş yavaş gelişiyor. Limanları dolu dolu. Ticaretle ilgili belli ki çok fazla alana etki eden bir oluşumları var. Artvin ve
İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raciun
İş yerime yakın bir Cami var. Cumaları orda kılarım. Sürekli en ön safta en solda oturan bir amcamız vardı. Hasan amca... Bende hep onun yanına otururdum. Gel zaman git zaman kaynaştık. Elini öpmeye eğildiğimde hiç bırakmazdı ama hep başıma öper, şefkatle yanağımı okşardı. Bayramın ilk günü aradım ulaşamadım. Oturduğu siteyi biliyordum, oraya gittim. Vefat ettiğini öğrendim. Ailemden birini kaybetmiş gibi üzüldüm. Allah rahmet eylesin. Taksiratını affetsin. Bu yazıyı okuyanların da en azından onun için bir Fatiha-î şerife okumalarını istirham ediyorum... Allah cümle ölmüşlerimize rahmet eylesin...
Ders Verme Sırası
Hayatımın en mutsuz anıymış, bilmiyordum. Bilseydim bu mutsuzluğa bir şekilde engel olabilir, hatta onların şu an yaşıyor olmaları için kendi mutluluğumdan tamamıyla vazgeçebilirdim. Çocuk Esirgeme Kurumu’nda geçirdiğim 16. yıldı. 2 yıl sonra 18’ime basacaktım ve hemen hemen bütün çocukluğumu geçirdiğim bu yere veda etmek zorunda kalacaktım.
Reklam
Sultan II. Abdulhamid Han Vefatının 100. Yıl Anısına
Abdülhamid katiyen zalim değildi. Adına ve hatırasına eklenen “Kızıl Sultan” lâkabı tarihin en büyük yalanı. Boğdurulup yok edilen devrimci talebeler masalı yalan, çuvallara dikilip Boğaz’ın sularına atılan saraylı kadınlar hikâyesi yalan! Tam tersine… Abdülhamid şiddetten nefret ederdi. Tahammül edemezdi kan akmasına, maddî eza duyardı. Nefret
Bir Şizofreni Anlamak
Hayatı boyunca bir çok şizofreni hastası görmüş ve onlarla iletişimde bulunmuş birisi olarak şizofreninin ne olduğu hakkında bildiklerimi size anlatmak istiyorum. Herkesin bildiği gibi şizofreni bir akıl hastalığıdır. Genelde neden olduğu bilinmez. Ancak şizofreniye sebep olan bir takım sebepler mevcuttur. Bunlardan bir tanesi genetik olabiliyor.
İlk öykü denemem :) Yorumlarınız değerlidir benim için
TURUNCU Soğuk bir kış gecesiydi. Doğa; yeni yılı beklemiş gibi biriktirdiği en sert ve soğuk rüzgarını üzerimize fırlatıyor, dişlerimizin gıcırdamasına yetecek kadar donuk bir hava dağıtıyordu. Rüzgarın uğuldayışı boşlukta süzülüp aceleyle yüzümü yalayarak geçiyor ve sırasını sonraki hava akımına bırakıyordu. Oldum olası bu sert ve kuru havadan
I. Neyiz ki biz? İlk ışınlar görününce güneşin, Kaparız tepenin gözkapaklarını - Çam değiliz ki, kollarımız açık, Ürpererek karşılayalım donuk ışığı. Gölgeler kısalınca çıkarız ortaya, Açıklıktır, aydınlıktır aradığımız, Parlaklıkta bulur gücünü görüşümüz. Tanımayız alacakaranlığı delen, Tepelerin arasından seçen bakışı, - Kör olmuş ışıktan
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.