ŞİRAZE
Acılar içinde , sırları kalplerinde saklı kadınlar. İstedikleri tek şey , sadece bu adaletsiz dünyada İnsan gibi yaşamak...
Bu bir Istanbul efsanesi...
Ve bu şehrin gizemli hikayesi...
Efsanenin baş karakteri Vildan namı değer Şiraze Daha ilk doğduğunda hayata mağlup başlamıştı, annesini doğduğu gün kaybetmişti, onunda ölüm emri verilmişti
Cami Bey, en eski ve en gerçek Türk liberallerinden biriydi. Abdülhamid devrinde genç bir zabitken, Fizan çöllerine sürülmüş, bir hayli sergüzeşt [macera] geçirmişti. Nihayet, memleketin en büyük vatanseverlerinden olan Trablusgarp Valisi Recep Paşa onu yâver olarak almıştı. Cami Bey ilk önce, Abdülhamid’in tahtından indirilmesinde rol
Kendisini çağıranlar, bu üç katlı ve ahşap binada olmalıydılar. Allah nasip ederse bu defaki tahmini daha isabetli olacaktı. Yine de, sol taraftaki mezar taşlarının yanından geçerken içinde bir şüphe yok değildi. Açık bırakılmış kapıdan içeri girdiğinde kendini, tavandan sarkan avizedeki onsekiz kandilden çok, kelimelere dökülmesi gayrı kabil bir
Bugün aslında ciddi bir konu üzerinden inceleme yazıyor olmanın verdiği yük ile buradayım. Her şeyden önce ben 17 yaşında bir lise öğrencisinden ileri değilim. Kendi çapımda okuduklarim ile buradayım ve din gibi hassas bir konuyu ele alabilmek de muhakkak ne kadar zor, anlayabilirsiniz.
Kitap Cumhuriyet'in ilk yıllarında ilköğretimde
#yenikitapyorumu#
Fatma Şamata adlı yazarın 17 numara serisinin ikinci kitabına başladım. Aslında ilk kitabı okumadım. Daha doğrusu bu ilk kitap zannediyordum.
Hikaye esas kızın rüyasıyla başlıyor. Rüyasında Asır adında esas oğlanla sahilde ve Asır kendini denize atıyor. 17 numara ise kızın yolculuk yaptığı trende 17 numaralı koltuğa oturduğu için ona bu lakap verilmiş.
Orada hayatını kaybediyor. Esas kız kendine geldiğinde ise kendini bir evde buluyor. Kızı kaçırıp onu bu eve getirmişler.
Kızdan ne istiyorlar merak ettim doğrusu. Kız ise öğrendiği gerçekle şok oldu. Kız camı kırdığı sahnede ise korkmadım değil. Neyse ki bir şey olmadı.
Asır da okuduğum kadarıyla katilmiş. Ali denen adam sözünü tuttu ve kızı olay yerine götürdü.
Kız ise adama silah çekti.
Bakalım neler olacak merakla bekliyorum.
AKP döneminde yaptırılan ilk cami Bursa'da açıldı İnegöl'e bağlı Cerrah beldesi üç bin nüfusluydu. Üç bin kişilik Cami yapılmıştı! İsraf tartışması başladığı. İsraf diyenlere "dinsiz" yaftası yapıştırıldı.
Ciddi bir şevk ile tahsili gözüne aldı ve bu niyetle nahiyeleri İsparit Ocağı dahilinde bulunan Tağ Köyünde Molla Mehmed Emin Efendi'nin medresesine gitti fakat fazla duramadı.
Hâle-i fitriyeleri icabı, daima izzetini koruması ve hatta amirâne söylenen küçük bir söze dahi tahammül edememesi; medreseden ayrılmasına sebeb oldu. Tekrar
Aşk da vahşidir, bunu öğrendik
Ben ve çocuklarım
Ve dostumuz Knut Hamsun;
Aşk da vahşidir yalnızlık gibi.
Ve kırkından sonra da tehlikeli,
En az dağcılık kadar...
Bileğinin üstünde onu
Bir keman yayı gibi
Gezdirebileceğini
Pek ala düşünebilir insan;
Oysa daha ilk dokunuşta
Kırık pencere camı gibi
Damarlarınızı keser.
Ya da yabani tay gibi,
Evet, evet,
Sırtından fırlatıp atar sizi,
Fırlatıp atar
Ve kurda kuşa faş eder
Hikayenizi.
Eylül 2002
Sayfa 77 - Timaş Yay. 1. Baskı, Şubat 2010Kitabı okuyor
"Hiç sevmem kışları" derdi. Neymiş üşürmüş de kalın giymek zorunda kalırmış. "Hahh" dedim içimden. "Yazın da, kışın da mahallenin en pejmürdesi sensin..." Bunları o zamanlarda çok yakın olup da sevemediğim, şimdilerdeyse rahmetli olan canım arkadaşıma söylerken yıl 1995 aralığın 17'siydi.
Şimdiyse 2006 yazının
Bazı kitaplar vardır, okumak yaz akşamı gibi hissettirir. Böyle camı açacaksınız sonuna kadar, dışarıdan bir kaç çocuk sesi, dondurma yemeye çıkmış insanlar, yüzünüze doğru esen rüzgar... Bu kitap benim için tam olarak böyleydi.
Ankara ve Mersin etrafında dönen iç içe öyküler bir ailenin başına gelenleri anlatıyor. Üç erkek kardeşin aşkları, kafa karışıklıkları, yaz akşamları çıkılan sokaklar, gidilen anneanne evleri, tuzlu deniz, gecenin bir yarısı askerlerin alıp götürdüğü bir baba, dostlarla rakı sofraları, aşk mektupları, eski günler ve bir de değinilen bir iki önemli mesele.
Çok fazla derin konulara girilmemesi, günlük ve bilinen olayların işlenişi ve az sayfa sayısı size kısa bir nostalji havası verebilir. Benim
Barış Bıçakçı'dan okuduğum ilk kitap. "Bayıldım!" diyemem ama ağır kitaplar sonrası tatlı bir mola olabilir. Bana bir tane daha Barış Bıçakçı kitabı okutur. Benden fazla seveni illa ki vardır. Sizde sevebilirsiniz, bir bakın derim. Okuyun, okutturun efenim. İyi akşamlar.
Gerçekten de başlıktaki gibi bir devir sonunda kapanıyor.
Herkes hayatının kıyısından köşesinden duymuştur Yabancı'yı adı yıllarca pek çok olayla anıldı çok eleştirildi hatta olayı bilenlerler de vardır neler neler oldu.
Klişe laflar etmeyi sevmem ama lisede serinin ilk kitabını arkadaşımın sırasında görüp okuyabilir miyim diye sorduğumda o
SULTAN ALAEDDİN KEYKUBAD
Anadoluyu müreffeh ve mâmur hale getiren büyük idareci
Anadolu Selçuklu Devletini dünyanın en zengin, en ihtişaml devleti haline getiren Sultan Alaeddin Keykubad, Anadolu'yu baştan başa imar etmesi ve ilim müesseseleri ile donatmasıyla tanınan ve ismi her zaman hayırla yâdedilen büyüklerimizdendir.
Sultan Alaaddin
Romantik 1960'larda, gururlu bir şekilde barışçıl olan Kanada'da genç bir delikanlı olarak, Bakunin'in anarşizm yanlılığının sağlam bir inananıydım. Ebeveynlerimin, "eğer hükümet silahlarını bırakırsa her türlü kötülük serbest kalacaktır" şeklindeki iddialarına gülüp geçmiştim. Birbirleriyle çekişen öngörülerimiz 17 Ekim 1969, sabah saat 8:00'de Montreal polisi greve başladığında sınanmaya başlandı. Saat 11:20 civarında ilk banka soygunu gerçekleşti. Öğle olduğundaysa şehir merkezindeki dükkânların çoğu yağmalama yüzünden kapanmıştı. Birkaç saat içinde, taksi şoförleri havaalanı müşterileri için kendileriyle rekabet halindeki bir limuzin kiralama şirketinin binasını ateşe verdiler. Bir keskin nişancı çatılardan birine çıkarak bir polis memurunu öldürdü, isyancılar bazı otel ve restoranları bastı ve bir doktor kenar mahalledeki evine giren bir hırsızı öldürdü. Günün sonuna gelindiğinde, altı banka soyulmuş, yüz dükkân yağmalanmış, on iki kundaklama yapılmış, kırk kamyon dolusu dükkân camı kırılmış, şehir otoriteleri orduyu ve elbette Kanada atlı polislerini düzeni yeniden sağlamak için çağırmak zorunda kalmadan önce maddi zarar üç milyon doları aşmıştı. Sonucu su götürmez olan bu deneysel sınav, siyasi görüşlerimi param parça bir halde bırakmıştı...
Olasılığın fizikteki anlamı yaşamdaki sıradan, ya da kumarhanedeki anlamıyla, tamı tamına aynıdır. Bu, belli bir olgunun gerçekleşmesinin şansı ya da olabilirliğidir. İyice dengelenmiş bir parayla düzgün olarak yazı-tura atılırsa tura gelmesinin de yazı gelmesinin de şansı elli-ellidir. Dolayısıyla her iki sonucunda olasılığı tamı tamına 1/2. Bu
İŞARET ÇOCUKLARI
Yasin okunan tütsü tüten çarşılardan
Geçerdi babam
Başında yağmur halkaları
Anam yeşil hırkalar görürdü düşünde
Daha ilk güzelliğinde
Alnını iki dağın arasına germiş