Yaşarken anneye itiraf edilememiş pek çok duygu vardır. Pek çok söz kalır içinizde, o gittiğinde hepsi teker teker gösterir kendisini. Oysa beyniniz kalbiniz onları gizli tutmak için ne çok çaba harcamıştır.. Ölüm bütün perdeleri bir sihir gibi ortadan kaldıran tek unsur.. Değişik bir paradoks gerçekten..
Kırklı yaşlarını yaşamakta olan Blanca'nın hikayesi de annesinin cenazesinde başlıyor. Blanca, tıpkı hepimiz gibi, -her ne kadar arada anlaşmazlıklar çıksa da- annesinin sonsuza kadar yaşayacağına, daima kendisinin başında olacağına inanıyordu. Hasta olan annesinin ölümü esasında beklenen bir son olmasına rağmen Blanca bunu hep reddettiği için ölüm beklenenden daha yakıcı oldu onun adına.
Yaşınız kaç olursa olsun, ister evlenip çoluk çocuğa karışmış olun isterseniz bir holdingin ceo su olun her zaman annenize ihtiyaç duyarsınız. Bu romanın ana fikri bu bence. Hayat okyanusunda bir gemi iseniz anneniz yeri gelir yol gösterici dümeniniz, yeri gelir alabora olmanızı engelleyen bir çapa olur. O nedenle annenizin yok olması bir anlamda sizin büyüdüğünüzün büyümek zorunda olduğunuzun ilk, kesin ve tek işaretidir.
Domingo yine harika bir kitap yayımlamış bence. Başarılı bir yazar, dokunaklı samimi gerçek bir roman.
Mutlaka okuyun derim, su gibi akıyor zaten...
Keyifli okumalar...