"Kalplerinizin haşyet duyacağı an gelmedi mi?" (Hadid Suresi, 16) Resulullah (a.s.m.) dağa ayak basıyor! Dağ zelzeleye geliyor, "Ya Rasulallah! Benim üzerimde bir şey olursa Allah beni helak eder!" Kalbin dağdan da mı, taştan da mi katı be adam! Eriyeceğin vakit gelmedi mi? İşine yaramayacak bu işlere neden takılıyorsun? Saçma sapan nerede küçük bir mesele var, ona takılıyorsun! Bir adamın imanı olmazsa akıbeti sonsuz cehennem! Kirk kişi! Namaz kılan kırk kişiden yalnız birinin kurtulduğunu söylüyor! Ürkütmüyor mu? Evden çıkarmıyor mu hâlâ! Kurnaziz be! Daha namazı bile olmayanımız var! Düğüne davet gibi! Nasıl olacak? İlk emir "Oku!" Ama beyimiz hâlâ bir tane dinî kitap okumuyor! Nerede sorun? Kabri mi tam bilmiyoruz? Ben size anlatayım. En çok susadığın günü hatırla kardeşim! Ramazan'da cayır cayır için yanıyor! Onu bir milyonla çarp! Cehennemin dibinde susayacaksın! Sana irin verecekler irin! iltihap! Diyeceksin ki: "Kabir sıktı, çok daraldım!"
Oku..
Kader hiçbir zaman değişmez. Çünkü hepimizin mükemmel kaderleri vardır. Allah kullarını sever. Herkese güzel kader tasarlamıştır. Sadece bizler başımıza gelen olaylara davranış şeklimizle mükemmel yazgımıza gitmeye çalışırız. Allah bu yüzden müslümanlara ilk emir olarak ‘’ikra’’ yani ‘’oku’’ demiştir. Aygül Aydın
Sayfa 12 - İnkılapKitabı okudu
Reklam
Eski tanıdık bir koku, ses, ya da his, Bill'i esir alıp çocukluk hikayesinin ilk bölümlerine demir atıyordu.
Sayfa 89 - Psikonet YayınlarıKitabı okudu
Yıl milâdi 610' du. Aylardan Ramazan, gecelerden Kadir gecesi idi. O gece çok farklı bir gece idi. Âlem nefesini tutmuş yıllardır hasretlerini çektikleri buluşmayı bekliyorlardı. Semanın emini olan Cibril, arzın ve arşın emini olan Efendimiz (sas) ile buluşmaya, ağır bir söz ve görevi O'na ulaştırmaya geliyordu. En-nûr olan Allah'ın mesajlarını getirerek, âlemi karanlıklardan aydınlığa taşımaya geliyordu. Cibril-i Emin, Muhammedü'l Emin'e, en büyük emniyetin ve güvenin kaynağı olan ilâhi vahyi O'na ulaştırmaya geliyordu. Beklenen an gelmiş, göğün bereketli sofrası insanoğlunun üzerine açılmış, Allah beşere tenezzül ederek, tekrar insanoğlu ile vahiy aracılığıyla konuşmaya başlamıştı. “Yaratan Rabbinin adıyla oku ! O, insanı bir damla alaktan (embriyodan) yarattı. Oku ! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediği şeyleri öğretti.”
Sayfa 122
Hz. Ebû Bekir, Tâif’ten gelen heyetleri karşıladı. Hz. Ebû Bekir onlara çok özel bir ok gösterdi ve: “Ey Tâifliler! İçinizde bu okun sahibini bilen var mı?” diye sordu. Tâifliler bir anda endişeye kapıldı. Hz. Ebû Bekir’in ne söyleyeceğini merak ettiler. Hz. Ebû Bekir aynı soruyu birkaç kez daha sorduktan sonra orada bulunan Sa‘d b. Ubeyd isimli bir ok ustası ayağa kalkıp: “Bu ok benim! Ben bu oku, Tâif Muhasarası sırasında İslâm ordularına doğru attım. Birine de isabet etti ve ok onda kaldı.” dedi. O anda Hz. Ebû Bekir: “Senin şehit ettiğin kişi oğlum Abdullah’tı.” deyince bir anda meclisin havası değişti. Devamında Hz. Ebû Bekir üç kez hamd ederek şöyle dedi: “Allah’a hamd olsun ki bu ok ile oğluma şehâdet nasip oldu. Sen oğlumu öldürdün; ya o seni öldürseydi, sen şirk üzere Rabbine gidecektin. Allah’a hamd olsun ki oğlumu sen öldürdün ama Allah seni diriltti ve sen Müslüman oldun.” [İbn Hacer, el-İsâbe, II, 1016]
Sayfa 102Kitabı okudu
ölümsüz aşk
Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak Cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başardılar. İkisi de her
Reklam
962 öğeden 301 ile 310 arasındakiler gösteriliyor.