‘’Ağlama Angelita, bu akşam ya sana bir ev alacağım ya da yasımı tutacaksın.’’
Bu cümleyi ilk okuduğumda bir süre duraksadım ve ardından birkaç defa daha okudum. İlk harfinden son noktasına kadar oldukça dokunaklı bir cümleydi benim için. Arka kapağını da okuduktan sonra başka bir şansım kalmamıştı geriye. İspanya İç Savaşı’nın gölgesinde
“Saklı” Ayfer Tunç’un ilk kitabı, benim de kendisinden okuduğum ilk kitap oldu. Genç yazar bu kitabında genel olarak şiirsel bir üslupla yazdığı öykülerini hassas bir anlatımla ortaya koymakta. 1988-1989 Yunus Nadi ödülünü aldıktan sonra yayınlanan bu kitap yazarın kurgusunun gücü hakkında bir fikir vermekte.
Yanlış bir zamanda, yanlış bir
YENİ BİR İNSANLIK İNŞA ETMEK LAZIM
Aylardan haziran. ‘Ölçme - Değerlendirme’ konulu eğitim seminerindeyiz. Boğucu, leş gibi bir salonda onlarca kişi oturmuş patlıyoruz.
“Bize yeni salonlar lazım.” dedim.
Perdeye yansıtılmış yazıların aynısını okuyup bizi sıkıntıdan öldürmeye çalışan bir ‘amir’ var. “Biz kendi kendimize de sıkılırdık.
Bu değerlendirme ile ilgili ilk cümlemin ne olması gerektiği konusunda bir türlü karar vermedim. Nihayetinde ilk cümlem, karar vermemek oldu. Evet, açıkçası kitabı beğenip beğenmemek konusunda da kararsızım. Kitap bir polisiye, aksiyon, yüksek tempo, macera ve sair adına kendini okutabilen, başarılı bir kitap ancak bence edebiyat yok, tarih zayıf,
KADINLARIN TAŞIDIKLARI GÜCÜN FARKINA VARMALARI iÇİN YAZILMIŞ
Evet başlıyorum,Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabının incelemesini yazmaya karar verdim.Ancak yazar psikiyatrist olduğu için bu bilimin diliyle yazmış. Bizim için zorlayıcı açıklamalar olduğunu söyleyebilirim .Aslında kendi anladığımı yazacağım demek daha doğru olacak.Çıkarımlar,kitabı
Nereden, nasıl başlasam ki... O'nu hepiniz tanıyorsunuz. Çocukluğumuzun tatlı maceraperest kahramanı Don Kişot'un, 2 ciltlik, orijinaline en sadık halini okumaya karar verdiğimde, kendi kendime sordum: "Deli miyim?" Zaten biliyorduk bu kitabı, başı, sonu, gidişatı, kahramanları belliydi. Sonrasında düşündüm, gerçekten ne kadarını
İt Kopuk Takımı ya da orijinal adıyla “A Visit From Goon Squad” Jennifer Egan’ın 2010 yılında yazdığı 4.romanı. Kendisi yine bu kitapla 2011 yılında Pulitzer ve Amerikan Ulusal Kitap ödüllerini kazanmış. Açıkçası benim de o kapsamda listeme eklediğim bir kitaptı. Pulitzer ödülleri bizim için biraz göreceli olabiliyor gerçi, ama yine de merak vb.
Gönül, Sōseki'nin hayatının son demlerinde kaleme aldığı kurgularından biri. Adından olsa gerek bir aşk romanı okuyacağım diye düşünseniz de sizi bu konuda ters köşe yapıyor.
Gönül -Japonca adıyla Kokoro-, Modern Japonya edebiyatının önemli temsilcilerinden Natsume Sōseki'nin kült eserlerinden biri olarak görülüyor. Ülkesinde Dazai’nin
Boccaccio 1313-1375 yılları arasında yaşamış, şaheseri olan Decameron’u Avrupa’yı kırıp geçiren veba salgını zamanında kaleme almıştır.
Decameron kelime anlamı olarak; “On günlük bir olay” anlamına gelir zaten kitapta her gün on farklı hikaye on farklı kişi tarafından anlatılır . Bu hikayeler toplamda yüz hikayeye ulaşmıştır .
Decameron
Yazarın okuduğum ilk kitabı ama kesinlikle son olmayacak.
Bu kitap kesinlikle çok farklı öncelikle 2 hikaye geçiyor farklı anlatıcılar tarafından. Birincisi Avukat Ekmel Bey. Çoğu zaman okurken ekmek demek istediğim anlar da oldu ama hikayenin yalnızlığı, sessizliği, terk edilmişliği beni çok etkiledi bu sebeple hikayeden kendimi geri çekemedim. Diğer anlatıcıyı da okurken çözmeniz daha münasip bence. İki farklı karakter hikayeler farklı anlatılanlar neredeyse aynı.
Beni çok etkiledi Ekmel beyi çok başka sevdim. Hayata bakışı, insanlara bakışı, yalnızlığı...
Kesinlikle çok sevdiğim gözüm kapalı önereceğim kitaplardan biri oldu. Ayfer Tunç kaleminiz hiç durmasın.
"Bekliyorum ve Büyük Ateş, Suat Derviş külliyatının önemli parçalarından olan bu iki romanın, tefrika edildikleri 1930'lu ve 50'li yıllardan bugünlere ulaşıp okurla buluşması heyecan verici. Onu Bekliyorum Cumhuriyet 21 Nisan -16 Mayıs 1935 26 Tefrika, Büyük Ateş Son Posta 1 Kasım 1949- 20 Ocak 1950 81 Tefrika
İkisininde ana fikri
O Ses Sen Değilsin
Diyelim ki ne yazacağımızı bulduk; olayı, kahramanı zihnimizde tasarladık. Yazar olarak niyetimizi ne ölçüde açık edeceğimizi ne ölçüde saklayacağımızı kurguladık. Değineceğimiz meseleleri, kullanacağımız mekânları, kanatlandıracağımız imgeleri seçtik. Bir öykünün iç dinamiğini yani merkezini teşkil edecek sorun yumağını
Okuduğum üçüncü Orhan Pamuk kitabı Benim Adım Kırmızı; Masumiyet Müzesi ve Kırmızı Saçlı Kadın’a göre en çok beğendiğim kitabı oldu. Bu kitaptan sonra Orhan Pamuk külliyatını okumaya karar verdim ve hayranlığım katlandı desem yeridir. Türk yazarlar içinde beni Ahmet Hamdi Tanpınar kadar etkileyen tek yazar ve yaşayan en iyi Türk yazar olduğunu da
Zihin tuhaf yollara sapabilir ve bedenin istemediği şeyleri isteyebilir. Mitler ve ayinler, zihnin bedenle harmonisini sağlama ve hayat şeklini doğanın dikte ettiği şekle sokma araçlarıydı.