O ilk sezgileri yok sayar, fırlatıp atarız, ta ki bir arkadaşlığın, bir aşkın sonu gelinceye kadar; işte o zaman, uzun zaman önce gömdüğümüz ilk izlenimler yeniden belirir ve aslında hayvansı içgüdülerimizin bizi tehlikelere, tuzaklara karşı basbayağı uyarmasına karşın, bizim genellikle kör bir dürtüye uyup tam aksi yöne, kendini koruma güdüsünün tam karşıt istikametine yöneldiğimizi kanıtlarlar. İşte o ilk sezgiler, hissedişler, insanlarda bir tehlike duyusu olduğunun, ancak bir başka arzunun, bir başka dürtünün cazibesine kapılıp doğruca pusulara, yıkıma, mahva yöneldiğinin kanıtlarıdır.