"Kendini nasıl bir şeyin içine soktuğunun farkında mısın Angelina?" diye sordu. Baldırındaki kılıftan bir bıçağa uzandı- ğında kocaman gözlerle izledim.
Göğsüme doğru yönelttiği kocaman bıçağı takip ettim ve bıçağın hafif kıvrımlı ucunu gömleğimin ilk düğmesinin altına taktı. Pürüzsüz metal yüzeyinin üstünde kurumuş kana benze- yen
(16 Haziran 2004)
Ayça okulunun kapısından koşarak çıkarken etrafına göz gezdirdi. Tanıdık hiçbir yüz görmemenin verdiği üzüntüyle omuzları çökmüştü. Bugün annesi de babası da onu okuldan almaya gelmemişlerdi.
Bu çok sık yaşanan bir durum değildi. Sadece annesinin ve babasının işi olduğu zamanlar olan bir durumdu. Babası muhtemelen daha işten
Ah gerçekten kitap hakkında ne düşünsem bilemiyorum karakterlerin hepsinde ve olaylarda beni rahatsız eden noktalar deli gibi fazla olmasına hatta hoşuma giden şey olmamasına rağmen kitabı zaman geçirmek için okuyabildim. Kitap aşırı kötü. Yazar toxic ve yanlış fikirler içeren bir kitap yazmış bunu belirteyim. Sanırım canım saçma bir şeyler okumak
Pek de şaşılacak bir tespit değil herhalde?
Kıkırdıyor. Sana veriyorum.
Neyi veriyorsun?
Kontrolü Nikki. Ne istediğini söyle. Tam olarak ne istediğini söyle.
Senin dışında mı?
Nerene dokunmamı istersin? Ne hızla? Göğüs uçlarını ısırmamı mı istersin yoksa kulaklannı mı? Dilimi o
enfes deliğine daldırmamı mı istersin? Söyle Nikki. Bana ne
Reid bu sefer, diliyle onun merkezine doğru ilk yalayışta gözlerini açık tutarak, hareketini başka bir yakınlık boyutuna taşımıştı.
Lucie bir nefes aldı ve kalçaları sarsıldı.
En sevdiğim şeylerden biri seni sınıra getirmek, dedi Reid alçak ve pürüzlü bir sesle.
Gelmeden önceki görünüşün saf bir güzellik timsali.
Klitorisinin tepesinde bir
"Son kez çok hızlı gitmiştik. Şimdi bunun tadını çıkarmak istiyorum."
Son sevişmemiz, hızlı ve endişe içinde bir tartışmanın ortasın- da Gökyüzü Kulübünün müdür odasındaki yeni divanda olmuş, tüm şikayetlerimi alıp, götürmüştü. Ama aynı zamanda tadını çıkarmak da kulağa kahrolası bir biçimde harika geliyordu. Islak öpüşlerin ardından,
Daphne du Maurier
1952 yılında ilk baskısını yapan Kuşlar, Daphe du Murier'nin en bilinen eserlerinden birisi. Benim yıllardır çevrilmesini istediğim bir eserdi ve İthaki Yayınları tarafından dilimize çevrildi. Ancak Kuşlar ilk kez çevrilmiyor, 1973 yılında Gündüz Yayınları tarafından çevrilmiş ve baskısı bulunmuyor haliyle.
Bu kitap, kısa
Kafamı dağıtmak için kitap seçiyordum ve seçe seçe bunu seçtim fakat ağlamaktan başım çatlıyor ve midem bulanıyor. İlk 100 sayfa falan çok normal gidiyordu fakat sonra ağlamaktan içim dışıma çıktı böyle bir kitap olacağını asla tahmin etmezdim fakat öyle güzeldi ki. Kitapta 5 yaşında Norveç'ten Amerika'ya taşınan Rune taşındığı gün bir kızla tanışıyor ismi Poppy. Bunlar tanıştıkları ilk an sonsuza kadar arkadaş olmaya ve birbirlerini asla bırakmamaya söz veriyor. 8 yaşındayken Poppy'nin büyükannesi ölüyor ve ona bir görev veriyor, bin öpücük görevi. Kalbini heyecanlandıran, güm güm arttıran öpücükleri bir kâğıda yazıp kavanoza atmasını söylüyor. Ve tabii ki de hepsinin sahibi Rune oluyor ilk öpücüğünden son öpücüğüne. O kadar güzeldiler ki "gerçek aşk bu mu?" diye düşündürdü bana. Sanırım bu. Kızın her an yanında olması, hayallerini gerçekleştirme çabası, Rune beni hep tebessüm ettirdi. Poppy'nin de Rune'un mutlu olması gerçekten istediği hayal kurdukları gibi yaşamasını sağlaması, ikisi de o çok tatlıydı. Böyle dramatik ve soft aşk kitaplarını çok seviyorum tabii bu kitabın benim dediğim softlukla alakası çok yok fakat dramatik. Sevdiği kız ölmeden önce hayallerini gerçekleştiren ve öldükten sonra bile onu asla unutmayan Rune çok muhteşem bir detaydın.Ve bu kitaptan da çok güzel bir ders çıkardım artık aldığım her saniye için mutlu olucam ve Allah'a teşekkür edicem. Bana bu herşeyin sahte olduğu bir zamanda gerçek aşkın tanımını gösterdikleri için Rune ve Poppy'e teşekkür ederim. Kesin okuyun okuyacalara da iyi okumalar dilerim:)
Bin ÖpücükTillie Cole · Yabancı Yayınları · 20171,458 okunma
Başımı eğip, suratımı boğazına sürttüm. Birkaç hafta
önce, annemle Chicago’ya alışverişe gitmiştik ve Jake’e
hiç düşünmeden ağzımı sulandıran bir tıraş losyonu almıştım. Ona verdiğim günden beri her gün sürmüştü ve
ben de her gün başımı boynuna gömüp onu koklamak için
bir bahane bulmuştum.
Jake bana daha sıkı sarılınca, bacağımın üst kısmında
ereksiyonunu hissettim. Nefesim kesildi, bacağımı kalçasının üstüne attım. Bana hafif hafif sürtündü, içime tatlı
dalgalar yaymaya başladı. Başımı kaldırdım ve onu öpmeden önce iki saniye gözlerinin içine baktım. Öpücük hızla derinleşip seksileşti ve Jake beni altına yuvarlayınca
bacaklarımın iç kısmı kalçalarını sardı. Blucinin örttüğü
ereksiyonunu blucinimin üstünden bacaklarımın arasına
sürterek bana işkence etmeye koyuldu.
Kesik kesik nefes alan Jake beni öpmeyi kesti ve son
derece narin bir şeymişim gibi suratım ı ellerinin arasına
aldı. Işık suratına vurdu ve bana nasıl baktığını görünce
nefesim kesildi. “Annemin dediği şey var ya? Hani, sana
deli divane olduğumu söylemişti...”
“Evet?”
“Ben de seni seviyorum, Charley. İlk randevumuzdan
beri sana âşığım ve o zamandan beri sana her gün daha
da vuruldum.”
Mahir Ünsal Eriş çok duyduğum bir yazar ve bu da benim ondan okuduğum ilk kitap. Son da olmayacak gibi️
"İnsan yalnızdı, çaresizdi. Bitkiler gibi kök verip yüzyıllarca dünyaya tutunamıyor ya da hayvanlar kadar mükemmel koku alamıyor, hızlı koşamıyor, uzakları göremiyor, kanatlanıp uçamıyordu. O yüzden insan insana mecburdu, muhtaçtı işte. Bunu bilmeli, dünya ve insana bunu bilerek bağlanmalıydık."
Merkezinde "insan"ın, gündelik hayatların, kırgınlıkların, kuruntuların kısacası hayatın olduğu sekiz öykü Sarıyaz. Öyküler birbirinden bağımsız gibi görülse de sonu aynı yere(Bir kıyı şehrine) hatta bazen aynı apartmana(Bolnaz Apartmanı) çıkıyor. Ve tabii her öyküyü birleştiren temel şey, önce havanın sarıya kesmesi ve ardından gelen deprem. Depremden dolayı toplanılan yerde öykü kahramanlarımızı buluyoruz. Birini "Sarı"dan, diğerini "Gül Özlem Gül"den, "Sevgi Çağının Sonu"ndan, "Ecevit, Öpücük"ten tanıyoruz. Her öykü çok samimi, çok anlaşılır, hissedilir. Ben en çok şu öyküleri sevdim diye bir cümle kuramayacağım bu sefer, çünkü hepsi güzeldi. İyi ki tanışmışım yazarla
SarıyazMahir Ünsal Eriş · Can Yayınları · 20234,131 okunma
kitap okumaya başlamak istiyordum son 2 aydır az kitap okuduğumu ve artık düzenli kitap okumam gerektiğini düşünüyordum ben de bu yüzden ilk kitabımı aldım bi smut okumak istedim sonra da elime geçen ilk kitabı aldım işte smut kitapların konusu ne çok çarpıcı ne de çok yoruyor tam kafa dağıtmalık
çok fena değil, ne güzel ne de kötü
zaten güzel bir şey okumak isteseydim bu kitaba yönelmezdim
açıkçası konusu çok vasat, wren karakterinin gelişimi çok güzel ama crew karakteri havada kalmış crew gibi kurgusal erkek karakterler ilgimi çekmiyor şu bad boiii tipliler
bu kitabı smut, dominant erkek, watty senaryosu seven insanlar severek okuyabilir
bana göre değil ama napacan ihtiyacc
bu arada enemies to lovers asla değil ama sanırım yazar öyle bi şeyler denemek istemiş(yapamamış)