Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İslamiyetin yayılma dönemlerinde Kur'an dili ve bilim dili olarak kabul edilen Arapça, yazı dili üzerindeki etkisini Osmanlıca denilen yapay bir dil biçiminde sürdürürken, Türkçe konuşan halk üzerindeki etkisi daha çok ezan, namaz, hutbe vb. gibi dinsel görevlerin yerine getirilmesi sırasında yoğunlaşmıştı. Halk, anlamadığı Arapçaya biraz da kutsal bir dil gözüyle baktığı için, bu durum yüzyıllardır dini kendi çıkarlarına ya da siyasete araç yapmak isteyenler için de en büyük bir dayanak olmuştu. Bu nedenle Atatürk daha Kurtuluş Savaşı yıllarından başlayarak tapınmada halkın anlayacağı bir dilin, Türkçenin kullanılmasına büyük önem vermiştir. Mart 1922'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin üçüncü toplanma yılını açarken: "Camilerin kutsal minberleri, halkın din ve ahlak yönünden beslenmesine en yüce, en verimli kaynaklardır. Bundan ötürü camilerin ve mescitlerin minberlerinden halkı aydınlatacak ve uyaracak kıymetli hutbelerin içeriklerinin halkça anlaşılmasını sağlamak, Şeriye Bakanlığı'nın önemli bir görevidir. Minberlerden halkın anlayabileceği dille ruh ve beyine seslenmekle Müslüman kişinin bedeni canlanır, beyni arılaşır, imanı kuvvetlenir" diye, ibadet yerlerinde Türkçe kullanılmasının gerektiği yolunda ilk işareti vermişti.
Sayfa 27 - Cumhuriyet YayınlarıKitabı okudu
Kadın İmam
"Ülkemizde, orta, lise ve Anadolu Lisesi tanımlamaları altında beş bini aşkın İmam-Hatip okulu vardır. Bu okullarda yarısı kız öğrenci olmak üzere bir milyona yakın öğrenci öğrenim görmektedir. İlgili yasaya göre, bu öğrenciler imamlık, hatiplik, Kuran kursu öğretmenliği gibi dinsel görevlerin yerine getirilmesi amacıyla yetiştirilmektedir.
Reklam
Selâmda sünnet olan şekil şudur: Yürümekte olanların oturanlara, bineklilerin, yayalara, gençlerin, yaşlılara ve azlığın, çokluğa ilk defa selâm vermesidir. Hutbe irâdeden, Kur'an-ı Kerim'i açıktan okuyan, hadisi şerifi rivayet eyleyen, ilim öğreten, namaz ile ve ezan ve ikamet ile meşgul olan zatlara selâm verilmez. Tâki yaptıkları işler kesintiye uğramasın. Abdest bozmak üzere buluman, eğlenceler ile, şarkı ve türkü söylemek ile meşgul bulunan, hamamda çıplak duran kimselere de selâm veril- mez. Çünkü onların bu vaziyetleri selâma aykırıdır. Bir insan, kendi eşine ve diğer mahremi olan kadınlara selâm verir, ecnebilere selâm vermez. Selâm verirken rukû'a gider gibi eğilmek de câiz değildir.
Sayfa 100 - 2.ciltKitabı okudu
Frakla Yapılan Hutbe
"Dolmabahçe Sarayı'na davet edilen hafizlar arasında bulunan ses sanatkarı Sadettin Kaynak Süleymaniye'de oku nan ilk Türkçe hutbeyi Atatürk'ün direktifi ile nasıl okudu gunu "Bir Başka Açıdan Kemalizm, Sh:217" den naklederek şöyle anlatmaktadır: Türkçe Kur'an'in, anlattığım bu tecrübesinden sonra, Fatih Camiinde, ilk defa Türkçe Kuran okudum. Buna müteakip, Türkçe hutbeye sıra gelmişti. Atatürk: "Haydi bakalım. Türkçe hutbeyi de Süleymaniye Camiinde mukabele oku! Amma, okuyacağını evvela tertip et, bir göreyini dedi. Yazdım, verdim. Beğendi, fakat: "Paşam, bende hitabet kabiliyeti yok. Bu başka iş, hafızlığa benzemez" dedim. "Zarar yok... Bir tecrübe edelim..." buyurdu. Bunun üzerine tekrar sordum: "Hutbeye çıkarken sarık saracak mıyım?" "Hayır, sarığı bırak... Benim gibi, baş açık ve fraklı!.." ne diyeyim, inkılap yapılıyor, peki dedim. O gün hıncahınç dolan Süleymaniye Camiinde cemaat arasına karışmış yüz elli de sivil polis vardı. Bu tedbirin isabetli olduğu da çok geçmeden anlaşıldı. Ben Türkçe hutbeyi okur okumaz, kalabalık arasından, bilahare Arap olduğu anlaşılan biri, sesini yükselterek: "Bu namaz olmadı!.. "diye bağırdı. Fakat, çok şükür, itiraz eden yalnız bu Arap'tı. Onu da, derhal karakola götürdüler... ve tabi benzettiler."
Sayfa 123Kitabı okudu
1932 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bir genelgesiyle yürürlüğe giren ve 1941 yılında kanun hükmüne bürünen Arapça ezan okuma yasağı, yukarıdaki örnekte gördüğümüz gibi yalnız Müslüman cemaati ikiye bölmekle kalmış, köyleri, kasabaları, ilçeleri ve şehirleri, velhasıl bütün Türkiye'yi keskin bir bıçağın darbesi gibi ikiye ayırmıştır. (Sayfa
AHH OSMANLI..
Ankara'da bir kurumda genel müdürüm.. Bazı problemler yaşamış ve eşimden boşanmıştım. Uzun süre geçmişti.. Bi ara çok yıpranmış, dengemi kaybetmiş olduğumdan, toparlanayım diye kurum bana bir ay mazeret izni vermişti. Bu süre zarfında yeni bir evlilik yaptım ve eşimle birlikte Uzakdoğu seyahatine çıktım. Yolumuz Endonezya'ya uzandı. Başkent
Reklam
15 ve 22 Mart 1926 tarihlerinde ilk Türkçe namaz ve ilk Türkçe hutbe ile Göztepe camii imamı hoca Cemaleddin efendi'nin verdiği dinde reform mesajı, 20 Haziran 1928 tarihinde İstanbul üniversitesi ilahiyat fakültesi profesörlerinden 10 profesörün verdiği teklifle resmen devlet gündemine giriyor ve "ibadetleri zamana uydurmak ve İslamiyet'i ıslah (!)" Projesi adı altında dinde reform hareketleri, devlet-din ortaklığıyla kendini göstermeye başlıyordu.
Ankara'da bir kurumda bir genel müdürden: Ailevi problemler yaşamış ve eşimden boşanmıştım. Psikolojik olarak çok yıpranmış, dengemi kaybetmiştim. Başarılı bir yönetici olmam sebiyle toparlanayım diye kurum bana bir ay mazeret izni vermişti. Bu süre zarfında yeni bir evlilik yaptım ve kafayı toparlamak için yeni eşimle birlikte Uzak Doğu
24 Temmuz 1923: Lozan antlaşması imzalandı. Lozan'daki görüşmeler esnasında TBMM'de sert tartışmalar oldu. Rauf Orbay'ın başında bulunduğu hükümet de, Lozan'da Türkiye'yi "başmurahhas" sıfatıyla temsil eden ismet İnönü'ye imza yetkisi vermedi. Bunun üzerine imza yetkisini TBMM reisi Mustafa Kemal verdi. 11 Ağustos 1923: TBMM ikinci
Şubat’ta Ulucami'de öğle namazını kalabalık bir cemaatle kıldık. Sonra mevlût okundu. Bundan sonra da M. Kemal Paşa minbere çıkarak mükemmel bir hutbe okudu. Tarihî hutbeyi aynen veriyorum: (..Millet. Allah birdir, şanı büyüktür, Allah'ın selâmeti, atıfeti ve hayri üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenâb-ı Hak tarafından
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.