"Beni istemiyor musun?" diye sordu Ella. Ne kadar kırıl-
gan çıkıyordu sesi.
"Seni mutsuz edecek bir şey yapmak istemiyorum. Zihnin
çok kalabalık. Beş dakika içinde kırk ayrı düşünce üretebili-
yorsun. Beni hem arkadaş, hem sevgili olarak istiyorsun.
Şimdi atacağın bir adım yarın sabah pişmanlık içinde uyan-
mana sebep olabilir. Buna yol açmak istemiyorum."
Ella’nın bir yanı bu açıklamaya içerledi, bozuldu. Kadınlık
gururu fena hâlde yara aldı, kanadı. Ama öbür yanı rahatla-
mış, hafiflemişti. Artık vıdı vıdı yapmayı kesmişti. Aziz'in aş-
kı kuşatan, rapteden, zapteden hesap soran, kıskançlık ya-
pan bir sevda değildi. Demir bir kapı gibi üzerine kapanmı-
yordu bu ilişki. Aksine, çoktan beri kilitli kapıları açıyordu.
"Uç" diyordu. "İstediğin yöne, dilediğince uç..."