“Arkasına yaslandı, gülümsedi. Herhangi bir beklentisi, amacı ya da sonucu olmayan bu sıradan konuşma içinde büyüyen sıkıntıya iyi geliyordu, tam istediği gibi. Yan masadan baktı kendine. Karşısında bir kadın. Yaşıyordu işte, trendeki diğer sıradan insanlar gibi.”
“Ne gezer diyorum ama, iş, bunu ispata gelince, sanki, nutkum tutulmuş gibi donup kalıyorum; ‘Ben, otuz beş yıl, hep aynı erkeğin aşkı ile yanıp kavruldum,’ demekten başka söyleyecek söz bulamıyorum.”
Prusyalı zabit; büyük yenilgiden sonra; madem ki ben varım, Prusya var demektir! diyordu. Onun gibidir işte: bu kara ihtimaller var; ama her şeyden önce, biz varız. Bu hak bildiğimiz yolda sonuna kadar direneceğiz.
“Medeniyet bir kenara bırakıldı, insanlar kendi yalanlarına inanmaya başladılar, düşmanın kötülüğünü abarttılar ve çıkarlarından çok tutkularına boyun eğdiklerini göremediler.”
“Madam Michel’de kirpinin zarafeti var: Dışardan dikenlerle zırhlı, tam bir kale, ama bence içinde kirpiler kadar doğrudan rafinelik var. Onlar haksız yere duyarsız, uyuşuk görülen, şiddetli oranda yalnız ve korkunç derecede zarif hayvanlar.”