Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ki; "Sen mutlaka takva sahibinin yemeğini ye ve senin yemeğini de takva sahibi olanlardan başkası yemesin." Çünkü takva sahibi, vereceğin zekâtı yolunda kullanır ve ona bu yolda yardımcı olduğun için sen de onun ibadetine ortak olursun. Alimlerden biri sadakalarını sadece tarikat ehli olan fakirlere verirdi. Ona "İyiliklerini bütün fakirlere dağıtırsan daha iyi olmaz mi?" diye sordular. O da şu cevabı verdi; "Hayır, sizin dediğinizi yapmam daha iyi olmaz. Çünkü bunlar olanca gayretlerini Allah için harcayan kimselerdir. Herhangi biri bir sıkıntı ile karşılaşınca gayreti gevşeyebilir. "Bir kişinin gayretini Allah uğruna yöneltmek, bana, amacı dünya olan bin kişiye yardım etmekten daha iyidir." Bu cevap Cüneyd el-Bağdadi'ye nakledilince sözü beğenerek sahibi hakkında "O, mutlaka Allah'ın velilerinden biridir. Çoktandır bu kadar güzel bir söz duymamıştım." dedi.
Sayfa 495Kitabı okudu
Reklam
Halkın çoğunda bu durum hâkimdir. Bir sözü, kendilerinin iyi bildiği bir kimseden naklederek söylesen, o söz bâtıl da olsa hemen kabûl ederler. Değersiz ve kötü bildikleri bir kimseden doğru bir sözü nakletsen reddederler. Hakkı dâimâ kişiyle ölçerler. Kişiyi hakla ölçmezler. Bu durum, büyük bir dalâletdir.
Hayatıma yemin ederim ki; insanların çoğu hakkı batıldan, doğruyu eğriden ayırt etme hususunda kendini maharetli ve çok akıllı sanır. Bu sebeple mümkün olduğu kadar hepsini sapıtmış olanların kitaplarını okumaktan men etmek, kapıyı kapamak vacip olmuştur.
Lütfen okumadan beğenmeyin
Hasan'dan (R.A.) naklen bildirildigine göre Hz. Âdem (A.S.) kusurundan tevbe edip de tevbesi Allah (C.C) tarafindan kabul edilince, melekler kendisini tebrik ettiler. Cebrail ile Mikâil (selâm üzerlerine olsun) yanına inerek O"na «Ey Âdem! Gözün aydın, Allah (C.C) tevbeni kabul etti» dediler. Hz. Âdem (A.S.) Cebrail'e (A.S.) «Ey Cebrail, tevbem kabul buyurulduguna göre, bundan sonraki durumumu ögrenmek istiyorum» dedi. Bunun üzerine ulu Allah (C.C) vahiy yolu ile Hz. Âdem (A.S)'e şunları bildirdi; «Yâ Âdem! soyundan gelenlere. Sen sıkıntı ve kederi miras bırakıyorsun. Ben de onlara tevbeyi miras sayıyorum. Onlar içinden hangisi bana dua ederse. Senin dilegini nasıl yerine getirdimse onun da duasını öylece kabul ederim. Kim Benden günahlarının bağışlanmasını isterse, bağışımı ondan esirgemem. Çünkü Ben; Bana el açanların en yakını ve dileklerinin karşılayıcısıyım. Günahlarından tevbe edenleri, duaları kabul edilmiş, sevinçli ve güler yüzlü olarak kabirlerinden çıkarıp Mahşer' e yolcu ederim.»
Çelik yayıneviKitabı okudu
"Mü'minlerin bir kısmına dağ gibi nur verilir. Bir kısmına daha küçük nur verilir. Hatta en son gelen bir kişiye, ayaklarının baş parmağı üzerinde bir nur verilir. O nur bazen ışık veriyor, bazen sönüyor. Işık verdiği zaman iki ayağını ileriye atıyor, yürüyor. Söndüğü zaman olduğu yerde duruyor. Mü'minlerin köprü üzerindeki geçişleri nurlan nisbetindedir. Kimisi göz kırpmak gibi geçiyor, kimisi çakan şimşek gibi, kimisi de bulut gibi geçiyor. Kimisi akan yıldız gibi, kimisi yarış meydanında şiddetle kaçan at gibi geçiyor. O kimse ki, ayağının baş parmağı üzerinde kendisine nur verilmiş, o yüz üstü sürünür, el ve ayak üstü sürünerek yürür. Bir eli çeker, diğer eli sarkıtır. Onun etrafına ateş isabet eder. Kurtuluncaya kadar bu durumda kalır." Taberânî
Reklam
"Nerede düzen varsa orada akıl var demektir." Aristo
Sayfa 115
Şunu kesin olarak anladım ki bir ilme son haddine kadar vakıf olmıyan kimse o ilimdeki bozukluğa vakıf olamaz.
"Gerçek ilim kişinin Allah'a karşı saygısını,korkusunu ve ümidini artırır..."
Fetih El-Mûsulî şöyle demiştir: “Bir hasta, yedirilmez, içirilmez ve tedavi edilmezse, ölmez mi? İşte kalb de aynen bir hasta gibidir; üç gün arka arkaya ilim ve hikmetten mahrum edilirse manevi yönden ölür."
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.