~~~
“Ölüm günümde tabutum götürülürken bende bu dünyanın derdi, gamı var,dünyadan ayrıldığıma üzülüyorum Sanma, bu çeşit şüpheye düşme. Sakın öldüğüm için bana ağlama, yazık oldu, yazık oldu deme, eğer nefse uyup Şeytanın tuzağına düşersem, işte hayıflanmanın sırası o zamandır. Cenazemi görünce ayrılık, ayrılık deme, o vakit benim ayrılık vaktim
Madem benden tavsiye istediniz, buyrun 100 kitap tavsiyesi...
Hak Dini, Kur’ân Dili – Elmalılı Hamdi Yazır
Riyazüssâlihin (Hadis)
Risâle-i Nûr Külliyatı – Said Nursî
Muvazzah İlm-i Kelâm – Ömer Nasuhi Bilmen
Asr-ı Saâdet – Mevlânâ Şiblî
Hayâttü’s-Sahâbe – M. Yusuf Kandehlevî
Nimetü’l-İslâm – Hacı Zihni Efendi
İslâm Fıtrî Tabiî Umûmî Bir Dindir –
Beşerde eksiklik ve kusur az olmazdı: eksiği ve kusuru olmayanlar henüz doğmamış olanlardı. Bu yüzden şüphede seviyeyi, öfkede olgunluğu, korkuda gücü, ağır meseleler karşısında ümidi korumayı bilmeliydi. Asrın firavunlarının en iyi saklanabildiği yer, baskı altındaki zavallıların gönlüydü. Böyle olsa da, gönüller iyi bir Mürşid ve uygun bir fırsat buldukları her yerde meydana çıkıp kendilerini bulurlardı. Müslümanların dinden soğumaları ruhlarında bir boşluğun doğmasına ve neticede buranın hesapta tapınılmayan putlarla dolmasına sebep olmuştu. Öyleyse evvelâ bu putları kırmalı ve o kabı tamamen samimiyet ve imanla doldurmalıydı. Zira İslâm hazinesi, kendi saf ve temiz mantığını kabullenmeyen hasta ruhlara sırlarını açmaya kapalıydı.
Evliya Çelebi, Çeçenistan ve Çeçenlerden bahsederken şunları söylüyordu:
"Bu diyarda yalan, gıybet, kötü hal, fenalık, sûizan, kibir, nefret ve tembellik yoktur. Bu memleket öylesine barış ve asayiş içinde yaşıyordu ki; genç, güzel kızlar ve oğlanlar kendileri kadar kıymetli mücevherat ve eşyalarıyla dolaşıyorlardı. Bunlar köylerden şehirlere, şehirlerden köylere hem de dağ ve dereler içinden tek başlarına geçip giderler de kimse onlara yan bile bakmaz. Bunlar hiç haram yemez, haram ipek giymezler"