Anne baba yeter artık!
Benim üzerime çok geliyorsunuz, bunaltıyorsunuz beni. Ben özgür olmak istiyorum. Bende gezip dolaşmak, eğlenmek istiyorum. Arkadaşlarımın yaptığı gibi bende gece geç saatte eve gelmek istiyorum. Benimle neden bu kadar çok uğraşıyorsunuz? Ben size ne kötülük yaptım? Hem eğlenmek gezmek suç mu? Kitap okumak, ders çalışmak
“Allah! O'nun sembolü! Ka'be! Fakat...
Hayretâmiz bir durum var! Ka'be'nin batı kısmında bir ilavesi mevcut. Bu ilave Ka'be'nin şeklini değiştirmiş, ona “yön" vermiştir.
Bu nedir?
Ka'be'ye dönük, hilal biçiminde kısa bir duvar. Peki ismi ne bunun?
"Hicr-i İsmail"!
"Hicr" ne anlama gelir?
Etek!
Gerçekten de bir
Üç Kutlu Hediye: İman, Namaz, Niyaz
Mirac; âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz Peygamber (s.a.s)’in Yüce Allah’ın huzuruna kabul edildiği, ilahi sırların kendisine gösterildiği gecedir. Mirac; izzet ve ikram sahibi Allah’ın; sonsuz nimet, ikram ve cennet hediyelerinin ümmete müjdesinin verildiği gecedir.
Efendimiz (s.a.s) için büyük lütuf olan
"Bu zavallı mutlu deliler kısmına dahildi. Ancak bu sistemde binlerce deli mevcut olduğunu düşündüm de sakın dünya büyük bir tımarhane olmasın dedim."
Herkese merhaba Bugün Türk edebiyatının ilk felsefi ve gerçeküstü romanı kabul edilen, tasavvuf edebiyatının önemli eserlerinden biri olan A’mâk-ı Hayal'in yorumuyla geldim. Hemen
"Hakikat kendiliğinden vardır; sadece yalan ihtiyaç duyar uydurulmaya" (s.111)
Babaannesi Türk, babası Arif Ahmet Starova Türkiye'nin ilk başbakanlarından Fethi Okyar'ın kuzeni ve Türkiye'de üniversite okumuş, Atatürk ile tanışmış bir şahıs. Luan Staroava ise 1941'de Arnavutluk'ta doğmuş olsa da 1945'ten beri Makedonya'da yaşıyor.
İmandan "ahlâk" doğar. Müslüman olmak İslam ahlakına sahip olmak demektir. Hakk'a kul olmaya gelince, bu hususu Abdülaziz Bekkine'nin veciz ifadeleri ile dile getirelim:
"Her şeyde olduğu gibi Hakk'a kulluğun da bir şekli ve sureti, bir de ruhu ve mânası vardır. Hakk'a kulluğun ruhu ve mânası, kendisine layık olan mevkiini teslim ettirebilecek derecede Hakk'ı tanımaktır ki buna iman deriz. Şekil ve suretine gelince o da Hakk'ın emrine uyarak kendisi de dahil olmak üzere bütün halkına hizmet etmekten ibarettir ki, buna da ubudiyet veya ibadet deriz. (Bu iki kavram için ileride izahat verilecek). Hülasa Hakk'a kulluk için halka hizmet yol olduğu gibi, Hakk'ı bilen için de halka hizmet borç olmuştur (Nurettin Topçu, İslâm ve Insan, Hareket Yay., 1969).
İmandan “ahlâk” doğar. Müslüman olmak İslâm ahlâkına sahip olmak demektir. Hakk’a kul olmaya gelince, bu hususu Abdülaziz Bekkine’nin veciz ifadeleri ile dile getirelim:
“Her şeyde olduğu gibi Hakk’a kulluğun da bir şekli ve sureti, bir de ruhu ve mânası vardır. Hakk’a kulluğun ruhu ve mânası, kendisine layık olan mevkiini teslim ettirebilecek derecede Hakk’ı tanımaktır ki buna iman deriz. Şekil ve suretine gelince o da Hakk’ın emrine uyarak kendisi de dahil olmak üzere bütün halkına hizmet etmekten ibarettir ki, buna da ubudiyet veya ibadet deriz. (Bu iki kavram için ileride izahat verilecek). Hülasa Hakk’a kulluk için halka hizmet yol olduğu gibi, Hakk’ı bilen için de halka hizmet borç olmuştur. (Nurettin Topçu, İslâm ve İnsan, Hareket Yay., 1969)
Alak Sûresi / 1-2.Ayet
Yaratan Rabbinin adıyla (Rabbin adına sana okunan şekliyle) oku (ve bildir insanlara).
Hz. Peygamber okuma yazma bilmemekle beraber, Arap müşriklerinde okuma yazma vardı. Hatta şiirlerindeki edebî sanat üst seviyede idi. Fakat öğrenimlerinin temelinde “Bismi’l-Lât ve’l-Uzzâ” gibi putlarını anma, onları yüceltme ve onlar
Felsefe, eleştirelliğin kamusal olarak yürütüldüğü tek mecra değildi elbette. Felsefeyle bağlantısı olmayan birçok temsilî biçim, toplumsal kurumlara ve siyasal yozlaşmaya saldırmak için zengin edebî geleneği ve retorik araçları kullandı. Ama on dokuzuncu yüzyıl dil teorilerinde retoriğin gerilemesi, felsefenin iddialarını düzgünce tanımlanıp
Selefîlik/Selefiyye, itikadî konularda Kur’an ve Sünnet’in lafzına bağlı olan ve te’vili kabul etmeyen, gelenek ve mezhep karşıtı bir ekoldür. Selefîlik, İbn Teymiyye eliyle kurulmuş olup Vehhâbîler eliyle Suudi Arabistan’da devletleştiği gibi “Yeni Selefîlik” diye aynı çizginin farklı tonlarda devamı söz konusudur.
Selefîliğin kurucusu,
Ruh açıkça diyor ki, son zamanlarda bazıları yalancıların ikiyüzlülüğü nedeniyle aldatıcı ruhlara ve cinlerin öğretilerine kulak vererek imandan dönecek. Vicdanları adeta kızgın bir demirle dağlanmış bu yalancılar evlenmeyi yasaklayacak, iman edip gerçeği bilenlerin şükranla yemesi için Tanrı'nın yarattığı yiyeceklerden çekinmek gerektiğini buyuracaklar. Oysa Tanrı'nın yarattığı her şey iyidir, hiçbir şey reddedilmemeli; yeter ki, şükranla kabul edilsin. Çünkü her şey Tanrı'nın sözüyle ve duayla kutsal kılınır.