Sokrates, günümüz yıllarında yaşamış olsaydı, acaba nasıl olurdu ? O dönemlerde insanlar haksız oldukları, bilgisiz oldukları konularda münakaşa ettiklerinde, doğruları kabul edebiliyorlarmış, günümüzde bunu kabul ettirmek imkansızın ötesinde resmen.
Eser, kısa sürede okunabilecek, okuyucuyu sıkmayan, o dönemleri yaşatan bir eser.
Lakhes – LysisPlaton (Eflatun) · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022615 okunma
Bu hikaye, görünenin ötesindeki anlamları keşfetmek isteyenler için bir yolculuk sunuyor.
İçindeki hayalleri gerçeğe dönüştürmek için çırpınan bir adamın ve onun yanında yürüyen bir kadının hikayesi. Tekneyle yola çıkmak isteyen bu ikili, bilinmeyen bir adayı keşfetmek üzere karar kılar. Ancak, onlar için asıl yolculuk, birbirlerine ve kendi
Bazı kasidelerimi okudum gözlerinde..
Аnladım ki sana teslim olmamam
imkansızın ötesinde birşeydi.
قرأت بعض قصائدي في عينيك .. أدركت أنه من المستحيل أن أستسلم لك.
Seni sevmek cancağızım
Hafif baş döngüsü, biraz hafıza kaybı
Yürekte sönmeyecek bir ateşle
Her gün hele ki her saat közlenmek gibi
Yanma ki ne yanma bu aziz şehirde öyle bir kaos var...
Ya ben deliyim yada çaresiz bir garip
Kurban olduğum devasını biliyor ya
Kısmetim kadar yaşadığım hayatta
Elimde avucumda bir tek gençliğim
Yakarsam ömrüm
Hep bir kaldırım çiçeği olmadık mı..? aslında çok nadide bir şeydik..imkansızın ötesinde çok farklı bir çiçektik /insandık..zar zor yetiştik sağlam köklerimiz ile çiçek açtık..herkesten tüm insanlardan farklıydık bambaşkaydık..ama insanlar ne yaptı? değerimizi bilemediler kaldırımda açan en özel çiçeği hiçbir zaman fark etmeden veya o kaldırımı güzelleştirdiğini görmeden ezip geçtiler ...belkide bilerek ezdiler bilemeyiz ama çok yanlış yaptılar çok...hep bir kaldırım çiçeği olduk yani..
Olduk mu..?
#gününyazısı✍🏻🌸
~Rânâ Tuncar..
Kitabı bitireli çok oldu ama bir inceleme yazma konusunda epeyce bir süre çekimser kaldım. Başka bir platformda uzunca da bir yazı paylaştım aslında ama buraya farklı şeyler bırakmak istiyorum. Çünkü her ne olmuş olursa olsun iki haftadır dönüp dolaşıp ya bu kitabı düşünürken ya da bu kitap hakkında konuşurken buluyorum kendimi! Artık buna bir
"Kendime soruyorum, acaba bedenimin içinde karanlık bir yer var mı diye, uzak bir bölge, en önemli anılarımın üst üste yığılıp balçığa dönüştüğü yer.”
Yalın, akıcı, basit kelimelerle kurulmuş cümleler akıp gidiyor önünüzde. Vurucu bir hikaye ve naif karakterler, süslü bir anlatıma ihtiyaç duyulmadan anlatılmış ve içe işliyor. 1968 hareketinin de arka planda olduğu ortamda yoğun duyguların ve aşkların merkezinde Watanabe var. Saf aşkı arayanların kafa karışıklığı, okuyucuya çok iyi aktarılmış. Romandaki kimi karakter bunu delirme aşamasına gelerek yaşarken, kimi nihilizmin sınırlarında dolaşıyor. Ölüm de aşk kadar önemli bir konu kitapta ama genel kullanılan anlamının çok ötesinde. “Ölüm yaşamın karşıtı olarak değil, parçası olarak vardır” cümlesinde de dendiği gibi ölümü trajik, hayatı kesintiye uğratan bir öğe olarak değil; akışın bir parçası. Bu yüzden de farklı ölümler ve intiharlar, imkan verdikleri başka olaylara açılan kapılar gibi bir izlenim bırakıyor insanda. Kısaca diyebilirim ki anlattığı her şey, söylenen her diyalog bize çok yakın ve devamlı aklımızda ve dilimizde olan konular ama öyle bir işlenmiş ki sanki ilk defa karşılaşmış gibi hissediyorsunuz.