“Zenciler prensesi olacağım.
Hayat işte asıl o zaman başlayacak”
Pippi Uzunçorap
Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım
Bilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi
Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.
Karanlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum.
Çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor
Acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum.
Bir bıçağın gereksiz
“Milattan Önce 2737 yılında İmparator Şennong’un kaynayan suyuna kazayla çay yaprağı düşmesiyle çay içilmeye başlanmıştır.
Çay, Çin’in kuzeyinden ve kara yoluyla alanlar ‘çay’ sözcüğünü, Çin’in güneyinden ve deniz yoluyla alanlar ise ‘te/tea’ kelimesini kullanmışlardır.
Kuzey Çin’den önce Perslere uğrayan çay, Perslerden Araplar ve Ruslarla birlikte Türklere gelmiş ve bizdeki ‘çay’ adı da böylece dilimize yerleşmiştir.”
Ama dün ezilen yarın ezen olabilir. İnsanın tabiatı böyle... Hayatında bir kez olsun tarlada çalışmışlığı bile olmayan adama 'Gel ülkeyi yönet' de, o saat kendini Sezar'dan büyük bir imparator sanır.
“Eski Roma’da Sibylla olarak bilinen bilgin kahinler, Roma’nın geleceğinden söz eden 9 kitap yazmıştı. Kitapları İmparator Tiberius’a götürdüler.
‘ Fiyatı ne bunların?’ diye sordu imparator.
‘Yüz altın,’ diye yanıtladı kahin kadınlar.
Öfkelenen Tiberius yanından kovdu onları.
Kadınlar kitapların üçünü yakıp imparatorun huzuruna çıktılar.
‘Fiyatları hâlâ yüz altın,’ dediler imparatora.
Tiberius önerilerini gülerek geri çevirdi. 6 Kitap için neden 9 kitap parası ödeyecekti sanki?
Kadınlar kitapların üçünü daha yakıp ellerinde kalan 3 kitapla Tiberius’un huzuruna çıktılar. Kitapların fiyatı hâlâ yüz altındı.
Meraka kapılan Tiberius parayı ödemeye razı oldu, ama imparatorluğunun geleceğinin ancak küçük bir bölümünü okuyabildi…”
“Gürcistan 1783 yılında Rusya’nın egemenliğini kabul etmişti. Gürcistan 1802’de imparator Aleksandr’ın egemenliği altına girdi. Gürcüler savaşçı bir ulustur. Bayrağımız altında yiğitliklerini gösterdiler. Bilim ve kültür alanında da büyük yetenekleri var. Toplumsal yaşamı seven, şen insanlar. Bayramlarda erkekler türkü söyleyerek sokaklarda dolaşır. Kadınlarsa lezginka oynarlar.
Gürcü türküleri çok güzel. Bir tanesini sözcüğü sözcüğüne çevirdiler bana. Sanırım, yakınlarda yazılmış bir türkü bu. Doğuya özgü bir çeşit anlamsızlık var sözlerinde. Ama özgür bir şiirsellik taşıması da bundan. İşte, türkü şöyle:
“Az önce cennette doğan ruh!
Benim mutluluğum için yaratılan ruh!
Senden, ey ölümsüz ruh, yaşam bekliyorum.
Senden ey ilkbahar, ey dolunay,
senden ey koruyucu meleğim, yaşam bekliyorum.
Yüzünün aydınlığı, gülümseyişin,
gönlüme ışık saçıyor, bekliyorum.
Ey dağ gülü, ey üstünde çiğ damlaları parıldayan gül!
Ey doğanın seçkin gözdesi!
Sessiz, gizli hazine!
Senden yaşam bekliyorum…”
-Ya çıkıp gidelim buradan, ya burda ölelim,ama böyle yaşayamayız.
-Bir şey yapmak gerek.
-Ne yapabiliriz? İmparator bile hakkından gelmedikten sonra Türkü biz ülkeden nasıl sürüp çıkarırız?
Ben kötü kişilerin her bir sözünde, her bir davranışında doğru yoldan sapmak dışında bir halini görmedim; çünkü kişi doğru yoldan bir kez ayrılınca, hangi aşırılığa düşmüş olursa olsun, artık hep erdemden yoksundur.