Gazeteler, ancak reklamların gelişmesiyle sanayileşirler. Sanayileştikleri anda da, reklam; kağıt, makine ve öteki araçlar öneminde yer alır. Çünkü, gazeteciyi de, patronu da besleyen ana madde haline gelir. Bordrolar ona göre düzenlenir. Borçlanmalar hep buna dayanır. Öyle olduğunda, reklamın kesilmesi korkusu, her şeyin üstüne çıkar. Kendini tümüyle reklama dayamış bir basın, reklam verenin tüm isteklerini yerine getirmek zorunda kalır. Yoksa yaşayamaz. Çünkü gazete sanayii öyle bir daldır ki, sürümü arttıkça, zararı artar. Elbeltte reklamları olmazsa..
Sayfa 192
Kişinin bir amacının olması ona güç verir.
Sayfa 156
Reklam
Mutluluk oturduğu yerle ölçülmez kişinin...
Sayfa 124
Onun bir yaşam boyu vuruşa vuruşa öğrendiklerini, bu gencecik çocuk su gibi biliyor. Kitaplar, dede, diyor... Kitaplar her şeyi yazıyorlar. Öğrenmesini bilen, onlardan her şeyi alabilir. önleyerek. Ve anlatıyor dedesinin konuşmasını Oyle şeyler ki, egemenliğini pekiştirmek isteyen her gücün, neden ilkin kitaba saldırıp, sonra yine kitapla kendi düşüncesini yaymaya uğraştığını belleğinin derinliklerinde kavrıyor Fehmi.
Sayfa 305Kitabı okudu
Boğaz, ayaklarının altında,koyu maviden dokunmuş bir ırmak gibi ışıl ışıl akıyordu.karşıda Çamlıca tepeleri,laciverde bezenmiş,sokak lambalarının hafif Sarı ışıklarıyla gökyüzünü yere indirmişti.
Sayfa 285Kitabı okudu
Ne kadar acımasız oluyor bazı insanlar.tutkularıyla,tüm dünyayı tutuşturmaya nice teşne oluyorlar? şaşıyorum.
Sayfa 268Kitabı okudu
Reklam
Sizin sanayiniz yok... Olacağını, hele bizimkilere rekabet edeceğini hiç sanmam. Ama dış politikanızda Avrupalılaşma gösterisi içinde bağımlı bir bağımsızlığı sürdürürseniz, biz sizin kanalınızla Ortadoğu'ya yeniden sızabiliriz. Dediğim bağımlı bağımsızlığı anladınız sanıyorum...
Sayfa 233Kitabı okudu
Başbakan'ı acele gören Amerikan Büyükelçisi, Başkan Johnson'ın bir mektubunu verip, hemen elçiliğe döndü... Ve mektubu alan Başbakan, toplantı halindeki Güvenlik Kuruluna geldi. Mektup okunmaya başladıktan sonra, az önceki sevincin yerini büyük bir düş kırıklığı ve susku kapladı. Çünkü Başkan Johnson, diplomatik dile hiç de yakışmayacak kelimelerle, ordunun elindeki savaş araç ve gereçlerinin kendilerine ait olduğunu ve bunu onların izin vermediği bir amaçta kullanamayacağımızı, her şeye karşın kullanmaya kalkışırsak Kıbrıs karasularında görev yapan Altıncı Filo'nun, çatışmaya hazır beklediğini bildiriyordu. Oybirliğiyle, savaş kararı alan üyeler susmuşlar, beyazlaşan yüzlerle İsmet Paşa’ya bakıyorlardı.
Sayfa 230Kitabı okudu
Mutlu insan kolay unutur derler,ne yanlış.tam tersine,öyle kazınıyor ki belleğine her bir şey.bazen bir sekiş,bir burun büküş, canlandırıveriyor anıları.
Sayfa 146Kitabı okudu
Öyle ya, politika da ticaret gibi.vurmadın mı,vurulursun.acıdın mı, acınacak durumda olursun.
Sayfa 110Kitabı okudu
264 öğeden 171 ile 180 arasındakiler gösteriliyor.