Hırvatlar ve Sırplar aynı dili konuşur ve dilin adı Sırp-Hırvatçadır. Farklılıklar Hırvatların Katolik kilisesi ve Latin uygarlığına, Sırpların Ortodoks kilisesi ve Bizans uygarlığı çevresine girmiş olmalarından ileri gelir. Bu nedenle aynı dili birinciler Latin harfleriyle, ikinciler Kiril alfabesiyle yazarlar. Tarihi gelişimde Hırvat kralliğı
Cezayir olayı Osmanlı İmparatorluğu'nun uluslaşma sürecine yeni bir boyut ekledi: Batı düşmanlığı... Avrupa'nın müdahalesini kendileri için yardımcı, hattâ kurtuluş umudu olarak gören Balkan uluşçularının tersine, Müslüman halklar Avrupa'yı en büyük düşman olarak görmeye başladılar. Osmanlı yönetimi Cezayir'de hiçbir zaman, mesela Balkanlar'daki kadar güçlü olmamıştır. Eski devirde yerli halkın Osmanlı idaresine karşı aşırı bir bağlılık ve hayranlığı olduğu pek söylenemezdi, fakat Fransız işgali yerel ulusalcılıği aynı şekilde yok etmişti. Cezayir'in dışındaki Müslüman ülkelerde de yerel ulusalcılık yerini süratle İslamcı veya Osmanlıcı bir atmosfere terk etmeye başladı. 19. yüzyıl boyu, geçmişte veya halen Osmanlı tebaası olan Müslüman halkların arasında Avrupa düşmanı ve Osmanlıyı kurtarıcı olarak gören bir siyasal eğilim doğdu. Hattâ 19. yüzyılda ortaya çıkan laik Arap ulusçuluğu da zaman zaman Osmanlı İmparatorluğu'na karşı olmayan, tersine onun güçlenmesini arzu eden bir yol izlemiştir. Bu gelişmeler kendini kurumsal düzeyde de duyurdu, Hilafet kurumu Osmanlı devlet düzeninde 18. yüzyıl sonlarından itibaren 16.-17. yüzyıllarda olduğundan çok daha fazla önem kazandı.
Beş milyon franklık bir borç yüzünden Fransız gemilerine el koyan Cezayir Dayısı, Fransa konsolosuna, protestosundan hiddetlenip yelpazesiyle vurunca, bu hareket Kuzey Afrika'da kolonyalist emeller besleyen Fransa'nın Cezayir’i işgali için yeterli oldu. X. Charles'in Fransası içteki kaynaşmayı bu gibi dış olaylarla bastırma politikası izliyordu. Temmuz 1830'da başlayan işgal, yerli halkın direnişi nedeniyle on yıldan uzun sürdü.
1826’da yeniçerilerin ortadan kaldırılması üzerine kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye'nin gerçekten modern bir ordu olduğunu söylemek güçtür. Bir kere kapıkulu askerlerinden olan topçu ve cebeciler bırakılmıştı. Eski yeniçeri subayları şimdi yeni kurulan ordunun komuta kademelerindeydiler. Buna karşılık eski reform denemelerinden kalan askeri eğitim kurumları halen ayaktaydılar. III. Selim devrinde kurulan Kara Harp Okulu (Mühendishane-i Berr-i Hümayun) Avusturya örneğine göre düzenlenmişti. Eğitim için bu nedenle Almanca, Fransızca gibi dillerin öğrenilmesi ve Avrupalı öğretmenlerin getirilmesi zorunluydu, II. Mahmud bu konuda isteksiz ve ürkekti Müslüman öğretmen getirtmek için Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’ya başvurdu. Aldığı cevapta, "Müslümanların arasında henüz modern askerlik ve fenden anlayan olmadığı" bildiriliyordu. Sultan Mahmud'un istediği nitelikte hem Müslüman hem de Avrupa savaş tekniğini bilen kadrolar ülkeye geldi, ama onun ölümünden on sene sonra... 1848 Devrimi'nden sonra Osmanlılara sığınan ve Müslüman olan Macar ve Polonyalı mültecileri kastediyoruz.
"Saltanatın millet için dehşet ve korku kaynağı değil, destek olmasını isterim."
Sayfa 47 - Sultan II. MahmudKitabı okuyor
Osmanlı eğitim reformlarının İmparatoriçe Ma­ria Theresia'nın Avusturya'da ve Büyük Petro'nun Rusya'da yürüttüğü eğitim reformlarına göre zayıf ve tutarsız olduğu açıktır. Berikiler ilköğretimi mecburi tutup yaygınlaştırırken, Osmanlılar pragmatik amaç­larla teknik okullar kurdular ama bunlara öğrenci yetiştirecek ilköğretim kurumlarımı düzenleyip yaygınlaştırmadılar.
Sayfa 37
Cumhuriyet devrimcileri bir ortaçağ toplumuyla değil; son asrını modernleşme sancıları ile geçiren impa­ratorluğun kalıntısı bir toplumla yola çıktılar.
Sayfa 22
Endüstri toplumu rekabet toplumudur. Üreticiler için üretim miktarında ve kalitedeki sınırlamaların kalkması demektir. Oysa Tanzimat toplumu lonca düzeni ve anlayışı içerisinde endüstri toplumunun getireceği düzene karşı direnmektedir.
Sayfa 215Kitabı okudu
Değişim geçiren değiştirilen her toplumda yeniye tepki doğal bir olaydır..
İttifakların bedeli kısmen arzuyla, kısmen çaresizlikle ödenir.
IV. Mustafa saltanatı kurtarmak için amca oğlu III. Selim'in ve kardeşı veliaht Şehzade Mahmud'un idamını emretti. Dışarıda; Rumeli askeri kapıları zorlarken sarayın içinde bir kovalamaca başlamıştı. III. Selim, celladlariyla boğuşarak katledildi. Şehzade Mahmud ise Haremdeki fedakar kadınlar tarafından kurtarıldı.
280 syf.
6/10 puan verdi
·
21 günde okudu
İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı Sayfa: 280 Yayınevi: Kronikkitap Osmanlı 19.yüzyılına hatta bugünün Türkiye'sine ışık tutan, oldukça anlaşılır bir dille yazılmış güzel bir kitap. Osmanlı modernleşme süreci, bu sürecin aktörleri, tanzimat ve ıslahat fermanları, 2. mahmut dönemleri gibi bir çok konuyu işliyor.
İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı
İmparatorluğun En Uzun Yüzyılıİlber Ortaylı · KronikKitap · 20182,390 okunma
Tanzimat döneminin devlet adamları siyasal katılma, mahalli demokrasi gibi bir siyasal programı benimsemiş kimseler değillerdi. Hatta böyle bir siyasal gelişme onları ürkütürdü. Onların istedikleri kanuni ve adil bir idarenin kurulmasıydı.
Osmanlı aydın eliti artık dar anlamda okur yazar olmaktan çıkıyor ve geleceğin intelligentsia'sını oluşturmaya hazırlanıyordu.
Resim