Alt kültürlerin ortaya çıkması için gerekli koşulları yaratıp, eğitim yoluyla ilerlemeyi ortadan kaldırdığınızda, suç çetesi, bir anda isteklerin bir şekilde yerine getirilebildiği ama geri dönüşü olmayan bir yol haline gelir.
Birilerinin çıkıp da bunun sadece bir komplo teorisi olduğunu, dünyanın aslında böyle bir yer olmadığını söylemesini istiyorum. Ama öyle değil. Duymadığımız, göremediğimiz o kadar çok şey var ki. Bunun binlerce katı kötülükle dolu bir dünyada yaşıyoruz.
Kitapların çevresindeki varlığı onu mutlu ediyordu. Bir arkadaş hatta bir aile gibi görüyordu onları. Kulağa biraz garip geliyordu evet. Ama insanlar cidden gariptirler.
İmran Mahmood'un "Kim Olduğumu Bilmiyorsunuz" kitabı, tam benim tarzıma uygun bir gerilim romanıydı. Hikaye, suçluluğuyla sorgulanan bir karakterin mücadelesini konu alıyor. Kitap, sürükleyici anlatımı ve şaşırtıcı dönemeçleriyle beni etkisi altına aldı. Karakterlerin karmaşıklığı ve olay örgüsündeki gizem, kitabı bırakamayacağım bir halde okumama neden oldu. Gerilim sevenler için kesinlikle tavsiye ederim!
Adalet mutlak mı yoksa kim olduğuna bağlı olarak farklı adalet çeşitleri var mı? Ahlak mutlak mı yoksa gri alanları var mı? Bu alanları nasıl tanımlarız? Kişisel sorumluluk ne zaman yerini kişisel koşullara bırakmalı? Suçluluk mutlak mı yoksa adalet uğruna, 'koşullara bağlı' bakış açısıyla mı görülmeli? Hakikat nedir ve mahremiyet onun ağırlığını değiştiriyor mu?
Her canın bir önemi var bunun farkındayım evet. Ama bu adamların nefes almaya devam ettiği her gün yirmi masum insanın hayatına mal oluyor. Bu açıdan bakarsanız, insanların hayatlarını kurtarmış olacaktım.
Belki de hikayeyi anlatanın kim olduğu hiç mi hiç fark etmiyordur. Karşınızdaki kendini sizin yerinize koymak istemiyorsa ne faydası var ki. Sadece dinler ve işi bittiğinde rüyasından uyanıverir.