15 öykülük kitabım olan Münzevi'nin ilk öyküsü.
Kalamış Münir Nurettin Selçuk’un aziz hatırasına… Kalbim ömrünü nihayete vardıracak kadar huzursuz bir halde atarken ve ay göz alıcı parlaklığıyla karanlık ruhları aydınlatırken taşlı sokakta yürüdüm. Topuklardan gelen tıkırtılar, cırcır böceklerinin sesleriyle raks ediyordu. Perdesi örtük evlerden yayılan sarı sıcak renkler, kurumaya yüz
İmân, inkârla, bir şeyleri kabul etmemekle başlıyor. Başka deyişle, bir insan neyi inkâr ettiğini bilmiyorsa, neye imân edeceğini, neyi tasdik edip bağlanacağını bilemez. Lâ (hayır, kabul etmiyorum, inkar ediyorum, karşı çıkıyorum) demesini bilmeyen; İllâllah (sadece Allah'ı kabul ediyorum) diyemez! Kafasında ve gönlünde ilâhlaştırdığı onlarca, belki yüzlerce değere karşı "lâ" isyanıyla karşı çıkmasını bilmeyen bir insan, illâ inkılâbıyla nasıl tevhidi gerçekleştirebilir ki? Karşı çıkmasını bilmeyen pısırık ruhlar, hiçbir zaman imânın hürriyet şerbetinden içemez.
Sayfa 46
Reklam
Bir insan neyi inkâr ettiğini bilmiyorsa, neye imân edeceğini, neyi tasdik edip bağlanacağını da bilemez. Lâ (hayır, kabul etmiyorum, inkâr ediyorum, karşı çıkıyorum) demesini bilmeyen; İllâllah (sadece Allah'ı kabul ediyorum) diyemez! Kafasında ve gönlünde ilâhlaştırdığı onlarca, belki yüzlerce değere karşı "lâ" isyanıyla çıkmasını bilmeyen bir insan, illâ inkılâbıyla nasıl tevhidi gerçekleştirebilir ki?
Görüldüğü gibi imân, inkârla, bir şeyleri kabul etmemekle başlıyor. Başka deyişle, bir insan neyi inkâr ettiğini bilmiyorsa, neyi tasdik edip, ona bağlanacağını, ona imân edeceğini bilemez. Lâ (ha- yır, kabul etmiyorum, inkâr ediyorum) demesini bilmeyen; İllâllah (sadece Allah'ı kabul ediyorum) diyemez!. Kafasında ve gönlünde ilâhlaştırdığı onlarca, belki yüzlerce değere karşı "la" isyanıyla çıkmasını bilmeyen bir insan, nasıl illâ inkılabıyla tevhid'i gerçekleştirebilsin? Karşı çıkmasını bilmeyen pısırık ruhlar; hiç bir zaman, ama hiç bir zaman imân'ın hürriyet şerbetinden içemezler. Köle ruhlardırlar bunlar.. İstedikleri kadar iri ve adaleli vücutlarda barınsınlar; onlar köledirler. Onların köleleştirilmiş olan dilleri, "hayır!" demeye muktedir değildir artık... Güdülen ve insan vasfını yitirmiş "bel hum adall"lardır onlar.. Ellerinden hakları alınır, ağlamaya bile korkarlar, enselerine binilir, "ben hayvan değilim!" demesini dahi beceremezler. Çünkü onlar, şahsiyetlerini yitirmiş, hayatlan boyunca, "evet", "baş üstüne!", "emredersiniz" demiş; lügâtlarında, "lâ" (hayır!) olmayan zavallılardır. İşte bunun içindir ki, dilinde "lâ"sı olmayanın, "illa" ile gerçekleştirilecek bir inkılabı yoktur. Dünyanın çeşitli yerlerinde ezilen, öldürülen, katliâmlara tabi tutulan mustad'afların haklarını savunmayan veya hiç olmazsa, bu cinâyetleri işleyen emperyalist devletlere karşı içinde nefret duymayanlar ne "lâ", ne de "illâllah" diyebilirler.
bir insan neyi inkâr ettiğini bilmiyorsa, neyi tasdik edip, ona bağlanacağını, ona imân edeceğini bilemez. Lâ (hayır, kabul etmiyorum, inkâr ediyorum) demesini bilmeyen; İllâllah (sadece Allah'ı kabul ediyorum) diyemez!..
Sayfa 48 - Beyan Yayınları
Bir kere Tanrı'ya inandınız mı, bütün her şey ile bu inancın entelektüel temellerini merak edersiniz. Bu kör bir inanç mıdır, yoksa Tanrı'nın varlığı kanıtlanabilir mi? Bu soruyu sormak her durumda sizi bilgi, kesinlik, özgür irade ve evrenin kaynağı hakkında sorulara götürür. Tanrı'nın bir filozof yanı vardır ya da yoktur, bilemem; ama eminim ki, elbette felsefeden sorumludur.
Sayfa 16 - Alkım Yayınevi – 1. Baskı ~ Aralık 2004, İSTANBULKitabı okudu
Reklam
22 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.