“Hz. Peygamber namaz kılan bir adamı görmüş. Adam namaz kılarken sakalını karıştıyormuş. Bunun üzerine Hz. Peygamber “Bu adamın kalbi huşu içinde olsaydı, hiç kuşkusuz organları da huşu içinde olurdu” demiştir. Tefsir bilginlerine göre huşu, kalpte bulunan sürekli korkudur.”
“Kuşkusuz mümin, nefsi ve nefsin kuruntularıyla sınanır. Nefse, sadra girmek yoluyla baskı kurarak onu yönetme gücü verilmiştir. Nefsin kaynağı içtedir ve [sadra] yakın bir yerdedir. Heyecanıysa kandan ve necasetin gücünden kaynaklanır. Böylece, dumanın karanlığı ve ateşinin sıcaklığıyla insanın içini doldurur. Sonra, vesvese ve anlamsız kuruntularıyla sadra girer. Buysa Allah’ın sadrı sınamasıdır. Bu sınamanın amacı, dürüst bir şekilde efendisine sürekli yakarması ve niyaz etmesi karşılığında, yardım istemesini sağlamaktır. Allah da onun yardım dileğine olumlu karşılık verir ve nefsin kötülüğünü kendisinden uzaklaştırır.”
“İslam, iyiliğe şükretmek ve kalbin sırra teslim olmasıdır. Çünkü tevhit, Allah’ın kula doğru yolu göstermesine ve bizzat kılavuzluk etmesine dayanan bir sırdır. Allah’ın kendisine desteği ve rehberliği olmasaydı, kul o yolu kendi aklıyla öğrenemezdi.”
“Kalp olmaksızın sadece nefisten meydana gelen her davranış, ahirette geçerli değildir ve dikkate alınmaz. Böyle bir davranışın sahibi de -ameli günahsa- cezalandırılmaz veya yaptığı iş sevapsa ödüllendirilmez. Nitekim Allah şöyle buyurur: “Alla sizi kalplerinizin kazandığı işler nedeniyle cezalandırır.” [Bakara,2/225]
“Bilmelisin ki kalp, insanın içinin ve derununun bütün derecelerini toplayan genel bir addır. İnsanın içinde, bir kısmı kalbin dışında, bir kısmı kalbin içinde bulunan birtakım yerler vardır.”