Ve biz inançsızlar, biz kendilerine yalan söylenmiş, biz çaresizler, biz Tanrı’yla, iyiyle ve sevgiyle düş kırıklığına uğratılanlar, biz acı çekerek öğrenenler: Her gece güneşi bekliyoruz.
Muhafazakârlık o zamanlar, şimdi olduğu gibi kendilerini fazlasıyla önemli gören, dar görüşlü, zalim, ahlaksız insanlar arasında sıkça görülürdü. Öte yandan akıl, onur, dürüstlük, iyi huyluluk ve ahlak gibi niteliklere daha çok inançsızlar arasında rastlanırdı.
Sayfa 7
Reklam
Bizim gibi inançsızlar, hayatın bütün mihnetiyle, yok olmanın çaresizliğiyle, sevdiğini bir sonsuzlukta yitirmenin kederiyle, hiçbir güce sığınmadan, hiçbir güçte çare aramayarak tek başına boğuşurken, onlar hem bütün çaresizliklerinin ıstırabını Allah’a yüklüyorlar hem de cennetin kapılarının kendileri için açık olduğunu iddia edip en büyük ‘küfrün’ içine batıyorlar. Dinciler tevazuyu , tevekkülü çoktan unuttular.     ‘Ey müminler,’ dememiz gerekiyor, ‘siz söyleyin, tevazu olmadan din olur mu?’ İnancınızla bu kadar böbürlenmeye utanmıyor musunuz?
Yolun kıyısında bakakalır inançsızlar ve inkârcılar. Ne olurdu onlar da bu yolculuğa, bu kutlu hicrete katılsalardı!
Ve tuhaf bir şey; dindarlara inançsızlar sadece bir noktada birleşiyorlar - özgürlük olmadığı konusunda.
Dindarlarla inançsızlar sadece bir noktada birleşiyorlar. Özgürlük olmadığı konusunda. Başka hiçbir konuda anlaşamıyorlar, ama bu konuda hemfikir olmaları tuhaf.
Reklam
542 öğeden 531 ile 540 arasındakiler gösteriliyor.