Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Demek ki, hiç kimse, bir diğer ferdin özgürlüğünü o veya şu nedenle kendisinin nihai hakikati bulduğu (veya bunun kendisine tebliğ edildiği!) İddiasıyla sınırlayamaz. Ancak , aynı şekilde gene hiç kimse bir diğerini yanlış olduğu bilinen bir şeyi yapmaya icbar edemez. Mesela, hiç kimse beni beş katlı bir binadan herhangi bir emniyet tedbiri olmadan atlamaya ikna edemez. Bu kimse yerçekimi teorilerinin yanlış olduğu kanısında olabilir. Ancak, ben bugüne kadar pek çok defalar denenmiş ve yanlışlanmış benzer fikirlerden hareketle, böyle bir iddiaya inanmamak için makul bir nedene sahibimdir. Kişinin, kendi teorilerine inanmak özgürlüğü kendisine aittir. Ancak, bahis konusu teorileri bana da uygulamaya kalkarsa bu kişinin özgürlüğü benim kendi tercihim olan teorilere inanma özgürlüğümle sınırlanır.
124 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
"bu kitabın kapağına dört örnek öykü de yazabilirdim. dört! niçin! çünkü bu önsöz de bir öyküdür. bir öykü, bunda anlaşalım ve bir nivola değil, bir öykü." diye başlar kitabına unamuno. neden "örnek öykü" olduğunu anlatır. "cervantes don kişot'tan sonra yayımladığı öykülere örnekler adını vermişti, nedeni: 'yararlı bir
Üç Örnek Öykü ve Bir Önsöz
Üç Örnek Öykü ve Bir ÖnsözMiguel de Unamuno · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20191,139 okunma
Reklam
"Beni küçük görmeyiniz. Esasen önemli olan, inanmak veya inanmamak değildir. Esas insanın inanmak veya inanmamak tarzıdır."
Sayfa 115Kitabı okudu
Bugün çoğu insanın bildiği gibi şüphe ve kararsızlık benzer sonuçlara işaret etse de ikisinin arasında sınır belirsizdir. Bu yüzden Herhangi bir şeye dair Sahip olduğunuz bilginin eksikliği sizde şüpheye neden olurken Herhangi bir şeye dair Sahip olduğunuz bilginin fazlası size kararsızlığa neden olur. Mesela Allah'a inanmak veya inanmamak arasında kalmak, Sinemaya mı yoksa tiyatroya mı gitmek arasında kalmaktan daha farklıdır. Birincisinde bir şüphe ikincisinde ise bir kararsızlık söz konusudur. Çünkü Birincisinde Allah'ın varlığına ya da yokluğuna dair bir bilgi eksikliği söz konusudur ve bilgideki bu eksiklik kişide şüpheye neden olur. Ikincisinde ise bilgi de bir eksiklik değil fazlalık söz konusudur. Çünkü kişi sinema veya tiyatronun işleyişine dair her şeyi bilmektedir ve bilgideki bu fazlalık kararsızlığa neden olur. Şüpheye zihnimize giren bilgi veya girdi eksikliğinin yansıması iken kararsızlık ise zihnimize giren bilgi veya girdi fazlalığının yansımasıdır.
"Düşünce ve ifade özgürlüğü olmayan yerde beyin nefes alamaz. Düşünmek,hayal etmek,tartışmak hatta inanmak veya inanmamak bile sınırlandırıldığı için beyinler gidiyor."
Düşünce ve ifade özgürlüğü olmayan yerde beyin nefes alamaz müdür bey! Düşünmek, hayal etmek, tartışmak hattâ, inanmak veya inanmamak bile sınırlandırıldığı için beyinler ya gidiyor, gidemeyenler de ..
Sayfa 507Kitabı okudu
Reklam
Hıristiyanlar ve Yahudiler yanlış bir biçimde, Babil Kulesi inşasının Sümer’de olduğuna “inanmaya” koşullanmışlardır. Ancak ben, Sümer’i kurmuş ol an Türkl erin ve kadim Hinduların, insan soyunun kaynağı ve merkezi olan efsanevi Meru Dağı’ndan oraya göç ederlerken hikâyeyi de bera‐ berlerinde götürdüklerini söylüyorum. Gerçekten de
İnanmak ve İnanmamak Arasında Allah'ı Keşfetmek
Acaba hu kadar geniş ve mükemmel olan bu tabii düzenin amaçlı bir düzen olduğuna inanmak mı, yoksa bunun tamamen bir tesadüf neticesi olduğunu kabul etmek mi daha akılcıdır? Tesadüfle olan bir düzen uyumlu ve devamlı olabilir mi? Aslında tesadüfün kendisi bile daha temel amaçlı olan bir çerçeveyi var saymıyor mu? Kur'an'a göre Allah'a iman, ama gerçek bir iman, tecrübe yolu ile elde edilen, fakat bağımlı olan tüm ispatlardan daha güçlü temeller üzerindedir; aslında onlardan çok daha kuvvetlidir. Çünkü bu koca kainatın tamamen tesadüf eseri olduğunu söylemek çok daha az akılcı ve hatta akıl dışıdır. İşte bu yüzdendir ki, Kur'an'ın insanları imana davet etmek ve düşünmelerini sağlamak için sık sık şu ifadeleri kullandığını görmekteyiz: "Tefekkür etmez misiniz?", "Düşünmez misiniz?", "Görmez misiniz?". Şunu tekrar belirtelim ki, burada "tefekkür etme", "düşünme" ve "görme" Allah'ın varlığını ispat eden delilleri mantık yolu ile kurmaya çalışmak veya Allah'ın varlığını çıkarmak anlamına gelmez; belki Allah'ı "keşfetmek", yani "bulmak" ve böylece basiretli bir şekilde idrakini geliştirerek akıl için perde teşkil eden gaflet bulutlarını dağıtmak demektir
İnsanlar bazen akıllarına ve menfaatlerine karşı dövüşürler. İnanmak veya inanmamak, o kadar sarih değil...
Sayfa 422Kitabı okudu
196 öğeden 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.