Sinan Akyüz’ün bu kitabını elime aldığımda ilk dikkatimi çeken şey: kapağında bulunan Mostar köprüsü oldu. Arka yüzünde ise şu yazıyordu: Bu kitap tamamen gerçeklere dayanmaktadır.O zaman okumaya karar verdim, Bosna oldum olası ilgimi çeken bir ülkeydi. Lafı fazla uzatmadan geçelim kitabımıza.
Bu kitap biraz aşkın, umudun, saflığın; ama en çok da
Bir yanılgının, binlerce yenilgiden daha keskin olduğunu gördüğünde eve dönmek isteyeceksin ama ev; kapı duvar olacak. Ve sen, bildiğin denizlerde yeniden boğulacaksın. Aşina yüzler el olacak, ve yalnızlığı şah damarında hissedeceksin. Sonra geçecek. Her şey geçer, bilirsin.
Ve sonra yolun tam ortasında ayaklarının dermanı kesilecek, dizlerinin
"Telgrafın tellerini kurşunlamalı"
Öyle değildi bu türkü bilirim
Bir de içime
- Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen
Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek
Bazan gelmesi beklenen bazan ansızın çıkagelen
Haberler bilirim mektuplar bilirim.
Gamdan dağlar kurmalıyım
Kayaları kelimeler olan
Kırk ikindi saymalıyım
Kırk gün