Adem ve Havva'nın Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam tarafından paylaşılan hikâyesinde, cennetteki ilk insanların giysilerin eksikliğiyle ilgili bir sorunu yoktu. Sadece yasak meyveyi yedikten sonra çıplaklıklarının farkına vardılar. Onlar hakkında anlatılan hikâyelerde, üç dinde de ilk iki kișinin kıyafetine ya da bunların eksikliğine her zaman
Sinan Akyüz
Tür: Roman
Çok satan romanlarıyla tanınan ve geniş okur kitlesine sahip yazar Sinan Akyüz İncir Kuşları romanında Bosnalı genç bir kız olan Suada’nın gerçek hayatından yola çıkarak, Okuyucuyu savaşın ve aşkın yakıcı gücüne tanık olmaya davet ediyor. Yakın tarihi edebiyatla buluşturan yazar, aşkta “savaş ve şiddeti”, savaşta “aşk ve inancı” ustaca konu ediniyor.
Sinan Akyüz dünyanın seyirci kaldığı bir soykırımı Suada’nın öyküsüyle yeniden gündeme getiriyor. Yakın tarihi edebiyatla buluşturan yazar, bu romanla Bosna Savaşı’nın bilinmeyen bambaşka bir yüzü gün ışığına çıkarıyor.
Aynı ırktan geliyorlardı. Aynı dili konuşuyorlardı. Bir tek dinleri farklıydı. Biri Müslüman Boşnak genci, diğeri ise Hıristiyan Sırp’tı. İkisi de konservatuardaki aynı Boşnak kızına âşık olmuşlardı. Ve bir gün bu iki genç, güzeller güzeli Suada’ya aşklarını ilan ettiler. Ancak gençlerden biri aşkına karşılık bulmuş, diğeri ise “Kalbimde iki kişiye yer yok” cevabını almıştı. Takvim yaprakları 6 Nisan 1992’yi gösterirken bir bomba düştü beyaz zambakların açtığı yüreklere… Suada patlak veren savaşın estirdiği rüzgârda âdeta savrulan bir yaprak gibiydi. Savruldu, savruldu, savruldu… Sonra da kader onu bir zamanlar ‘hayır’ dediği genç adamın eline esir düşürdü. Genç adam, o gün ela gözlü çöl ahusuna bakmış “Kader bizi ne inanılmaz bir şekilde birleştirdi, görüyor musun Suada?” demişti. Modern zamanlarda Avrupa’da yaşanmış bir soykırımda, kadere inananların romanıdır İncir Kuşları… Bu kitap tamamen gerçeklere dayanmaktadır…
Yakın bir zaman önce, semavi kitaplar arasındaki benzerlik ve farklılıklar hakkında bilgi sahibi olmak için kendi çapımda küçük bir program yaptım kendime.
Bu program sayesinde Tevrat'i okumak/pekiştirmek nasip oldu. Bu bağlamda edindiğim bi kaç küçük bilgi kırıntıları ile inceleme yazmak istedim.
TEVRAT
M.Ö.1312 yılında Tanrı ve Hz.Musa'nin
Bu taşlaşmış şehrin betonlaştırılmış sokaklarında bile saygılı
bir doğa duygusunu koruyabilirsin : kendine duvar arkasına sıkıştırılmış bir çit seç; sonra, hergün, onun yanından yürüyüp
geçerken, bak, düşün, sor : dallarını nasıl budamışlar; bak, düşün, sor : kaç tane yabani incir boyvermiş dallarının arasından;
bak, düşün, sor : yaprakları dökülenler, ölmüş mü, yoksa yalnızca kışa mı hazırlanıyor; bak, düşün, sor : incirlerin sararan
ufak yaprakları ne kadar zamanda dökülecek - bak, hep; düşün, hep; sor, hep : koruyabilirsin ...
"incir yaprakları sunayım sana
papatyalar; sabır kanaryaları
aydınlık kolyesi, kirpiklerimden
ya da üzüm salkımları
yeter ki çek bulutları geriye
yıldızların kıskandığı yüzünden
karanfil kokulu perdeyi indir..."
Bak aramızda kalsın, ama ağlayınca Hindistan'a benziyorsun,
sen benim Pakistan olduğumu biliyor musun Ayça desem,
şiirin içine coğrafya girecek.
Adlarını sevdiğim ama görmediğim şehirler
Buenos Aires,
Kopenhag,
Rio de Janeiro,
Lizbon ve
Semerkant girecek..
Ağlayınca Çaldıran Savaşı'nda yaralanan bir ata benziyorsun,
sen benim