"Ya Resulullah ben seni bırakamam"
Fahreddin Paşa, kuşatma başlamadan evvel kaleyi tahliye etmesini teklif eden İstanbul Hükümeti'ne; "Medine Kalesi'nden Türk bayrağını ben kendi elimle indiremem, eğer mutlaka tahliye edecekseniz buraya başka bir kumandan gönderin" cevabını vermiş ve İngilizler'le Araplar'a teslim olmaktansa Hazreti Peygamber'in mezarını havaya uçurarak kendisini feda edeceğine" dair yemin etmişti. Kuşatma sırasında Ravza-i Mutahhara'da, yani Peygamberimizin mezarında devamlı olarak dua eden Fahreddin Paşa duygularını şöyle ifade ediyordu: "Kalk! Kalk ya Muhammed!.. Allah'ın Resulü kalk! Ve sana inanan, senin için burada çarpışanlara görün!... Allah'ın yardımını bize ulaştır!". 2 Nisan 1918 Cuma günü Harem-i Şerif'te hutbe okuyan Fahreddin Paşa, Türk Sancağını göğsüne sarmış, sağ kolunu Peygamber Efendimizin mezarına doğru uzatarak yüksek bir sesle "Ya Resulullah ben seni bırakamam'" diye haykırmıştı.
Sayfa 300Kitabı okudu
Paşayı Bağlayıp, Medine'yi Teslim Ettiler
Osmanlı İmparatorluğu 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi'ni imzalamıştı. Mütareke şartlarına göre Medine'yi teslim etmesi istenen Fahreddin Paşa bunu kabul etmedi. Mondros'tan sonra 72 gün daha Medine'yi savundu. Fahreddin Paşa teslim olmayacaktı. Bunun üzerine İstanbul, paşayı komutanlıktan aldı. Yerine atanan Albay Ali Necib Bey ve yanındakiler, Peygamberimizin türbesinin yakınların da bir yerde bekleyip, teslim olmayan Fahreddin Paşa'nın, yanına gittiler. Hatırını sormaya geldiklerini zanneden Fahreddin Paşa'nın gözüne kül atıktan sonra üzerine atlayarak bağlayıp, 10 Ocak 1919'da İngilizler'e teslim ettiler.
Sayfa 301Kitabı okudu
Reklam
Fahreddin Paşa, çekirge yiyerek koruduğu Medine'de Mondros Ateşkesi'nden sonra bile düşmana boyun eğmemiş, askerleri paşayı bağlayarak İngilizler'e teslim etmişlerdi. Çöl Kaplanı Fahreddin Paşa Türk tarihinin en önemli isimlerinden biridir. Medine müdafaamız da tarihimizin en şerefli sayfalarındandır.
Sayfa 299 - İSLAM'IN ŞEREFİNİ ÇEKİRGE YİYEREK KORUDUKitabı okudu
Askerinle bin yaşa Mustafa Kemal Paşa!
Sultanın sırmalı Paşaları İstanbul'da bekler dururlarmış. Bazıları da rütbe alırmış ihanetleri için. Padişahın sırmaları yetmemiş, bir de yabancıların şirketlerine ortak olmuş bu satılık paşalar. İngilizler tünel mi açacaklar, aracı olmuşlar. İngilizler madenleri mi istiyorlar, hemen gidip Padişahtan izin çıkarmışlar. İhanetleri ve korkuları büyümüş de hanlarına konaklarına sığmamış. Kemal Paşa gidiyormuş düşman üstüne. Gece yok gündüz yok. Elindeki silâhı da yetmezmiş Kemal Paşa'nın. Bırakır mı Anadolu halkı insanı tek başına. Geçmişler çekicin başına. Kamalar yapılmış, kılıçlar yapılmış. Kemal Paşa hep kendi halkının silâhlarına güvenmiş. Bir gün dememiş ki yabancıların silâhlarını alıp; bu silâhlara hükmeden paşalar olalım. Halkına güvenmiş, işçisine köylüsüne güvenmiş. Kemal Paşa girmiş bir eylül günü İzmir'e. Yerle bir olmuşlar İstanbul Paşaları. Sonra tarih yazmış; Vahdettin haindir... Damat Ferit satılıktır... Paşalar uşaktır... Ve halk unutur mu Kemal Paşa'sını, söylemiş tabii türküsünü- Askerinle bin yaşa Mustafa Kemal Paşa, salla bayrağı düşman üstüne, soldan sağa salla bayrağı düşman üstüne.
Bak Gregorcum, dünyada ne kadar arı­za varsa, altından ya İngilizler ya Yahudiler çıkar: med­yayı ele geçirmişler: istedikleri gibi at koşturuyorlar mem­lekette. Bunları böyle söylemekle Nobel'i şimdiden kaybettiniz. Kişiliğimi kaybetmekten iyidir be Gregor.
Gerekli dua ve ayetleri unutmasına rağmen yirmi beş yıl köpekler Mevlut'u hiç korkutmamışlardı. Ama şu son iki yılda Mevlut onlardan yeniden korkmaya başlamıştı. Onlar da bunu fark ediyor, Mevlut'a havlıyor, onu sıkıştırıyorlardı. Acaba ne yapmalıydı? "MESELE DUA, AYET DEĞİL, NİYETTİR" dedi Efendi Hazretleri. "Bozacı, sen son zamanlarda milletin rahatını kaçıracak bir şey yaptın mı?" "Yapmadım," dedi Mevlut. Elektrik tahsil işine bulaştığını söylemedi. "Belki yapmışsındır da farkında değilsindir," dedi Efendi Hazretleri. "Köpekler bizden olmayanı sezer, anlar. Onlarda bu haslet Allah vergisidir. Bu yüzden Avrupalıları taklit etmek isteyenler köpeklerden korkar. Osmanlı'nın belkemiği Yeniçerileri katlederek Batılılar'a bizi ezdiren II. Mahmut İstanbul'un köpeklerini de katletmiş, öldüremediklerini Hayırsızada'ya sürgün etmişti. İstanbullular aralarında dilekçe imzalayıp köpeklerini sokaklara geri istediler. Mütareke yıllarında İstanbul işgal altındayken, İngilizler Fransızlar rahat etsin diye köpekler gene katledildi. İstanbul'un güzel halkı köpeklerini gene geri istedi. Bütün bu tecrübeyle artık köpekler kim kendilerine dost, kim düşman, derinden sezerler."
Sayfa 369 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.