Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kıyasıya bir savaştı bu, Haç'la Hilâl'in, Batı'yla Doğu'nun, iman'la inkâr'ın savaşı.
HER TÜRLÜ YARATMA O'NUN İŞİDİR.
Kâinatta müthiş bir düzen ve denge vardır. Her şey yerli yerinde ve bir ahenk içerisinde meydana gelmektedir. Allah’ın kudreti ve yaratma sıfatı gereği, -Hareketsiz ve cansız olan küçük bir çekirdekten kocaman bir ağaç ortaya çıkmaktadır. - Yine, cansız topraktan insan gibi mükemmel bir varlık meydana gelmiştir. - Kışın kupkuru bir hâl alan tabiat baharın gelmesiyle birlikte âdeta canlanıp harekete geçmektedir. Bütün bu hakikatlere rağmen, müşrikler ve diğer inkârcılar öldükten sonra dirilmeyi mümkün görmeyerek inkâr etmişlerdir. Her şeyi yoktan var eden, yaratmayı sürekli tekrarlayan Yüce Allah’ın insanı tekrar diriltmesi hangi delille inkâr edilebilir? MESAJ: Ölüm bir son değil, sonsuz hayat için yeni bir başlangıçtır.
Reklam
"Beynimizde saklanan fakat bilincimizde inkâr edilen travmalar gelecek nesilde mutlaka ziyaretimize gelir."
Sayfa 253Kitabı okudu
Hep hayaller, hayaller arkasından koştum. Hep olmayan felaketler için ağladım. Bu hiçler için o kadar yoruldum ki, aşkı da inkar edecek bir hale geldim. Fakat siz onu işte şimdi gönlümde aydınlattınız.
Bu, öbür sevişmeler gibi değildi, olağanüstü büyük bir tehlike taşıyordu, yakalanırsa inkâr etmesine bile imkân yoktu.
304 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Eline ahlaksızlık fırsatı geçmeyenlerin ahlaklıyım diye böbürlenme hakkı yoktur... Sanırım içimizde sakladığımız şeytan için de tam olarak aynısını söyleyebiliriz. Herkesin kabul ettiği ama bir o kadar da inkar ettiği... Doğru şartlar ve gerekli duygular içerisinde bulunursak çaba sarf etmeden aynada yada yolda yürürken karşılaşabiliriz onunla.
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · İthaki Yayınları · 2021172,3bin okunma
Reklam
İçindeki kendini beğenmişliği inkâr edenler ,kendini beğenmişliğe o kadar şiddetli bir biçimde sahiptir ki kendi kendinden nefret etmemek için kendini beğenmişliği karşısında gözlerini içgüdüsel olarak kapatır.
"'Fakat en yüreklimiz bile kendinden korkuyor. Vahşi yanımızı kesip atarak, kendi kendimizi inkâr edip sakatladık ama o vahşi yanımız trajik bir hayatta kalma mücadelesi vermeye devam ediyor. İnkâr ettikçe cezalandırılıyoruz. Boğarak öldürmeye çalıştığımız içgüdülerimiz, zihnimizi kuşatıp bizi zehirliyor.'"
Her bir şeyin problem olduğu kitaplar:
"Bilgisini yalnızca tek bir gece nöbeti sırasında dört saat göğü inceleyip yıldızlara bakarak elde eden müneccim şimdi kalkmış tüm kainat için kuramlar ileri sürüyor."
Sudaki Kitap
Sudaki Kitap
Bugün bir yorumda denk geldim. Bir astrolog deprem tahmini yapıyor ve depremin bir kaç gün içerisinde olabileceğinden bahsediyor. Bir hanımefendi altına yorum yapıyor: "Allah'ı inkar eder, ama bu kainatın bir sahibi olduğuna inanmazlar mı da yıldızlara inanırlar." İnsanların bilgileriyle, araştırma ve hesaplamalarıyla öngörülerine karşı neden bu tepki? Okuduğum kitapta böyle. Göğü isterse 24 saat izlesin. Bunu neden her seferinde kutsal kitaba bağlıyorlar? Dinin yeri ayrı bilimin yeri ayrı bir anlatamadık.
Yeniden Doğum Sancıları
Sovyet Ermenistanı'ndan sonra Kürt sinemasının ikinci adresi Türkiye olur. Özellikle 6o'lı yıllarda Yılmaz Güney'in Kürtlerin bir 'inkar politikası' karşısında vardıkları noktalara da dikkat çeken Seyit Han (1968), Umut (1970), Ağıt (1971), Endişe (1974), Sürü (1978), Yol (1981) ve Duvar (1983) gibi filmleri dönemin baskıcı rejimlerine karşın Kürt realitesini ortaya koymaları bakımından önem taşımaktadırlar. Güney'in, 8o'li yıllarda verdiği röportajlarında o dönemlerdeki birçok filmini Kürtçe çekmek istediğini, Kürt sineması yapmak istediğini ve fakat iktidarın katı sansürü nedeniyle bu çabasından vazgeçmek mecburiyetinde kaldığını dillendirdiği bilinmektedir.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.