Harf inkılabı okuryazarlığın artışına yaradı mı?
Arap elifbasını bırakıp Latin alfabesine, daha doğrusu Atatürk'ün deyişiyle 'Türk alfabesi'ne geçilmesinin okur yazarlığı kolaylaştırıp cehaleti ortadan kaldıracağı tahmini de doğru çıkmamıştır. Rakamlar hakikaten şaşırtıcı sonuçlar vermektedir. Gazi Mustafa Kemal 8 Ağustos 1928 günü Sarayburnu'ndaki parkta yaptığı konuşmada
"Her şeyi yıktık ama yerine yeni bir şey koyamadık."
Akif'in tutunamadığını düşünün. Akif memleketi terk edecek adam mı? Arkası "Komünist Parti"nin (resmî ideolojinin) ajanları gibi adamlarla kuşatılmış durumda. İstiklâl Marşı'nı yazan adamın istiklâli yok! Bundan büyük bir trajedi hatta traji-komedi olabilir mi? Oradan çıkacak edebiyat ilginç bir şekilde tabii ki propagandist bir edebiyat olacaktı. Ne oldu? Kadro hareketinin kurucularından Şevket Süreyya Aydemir'in son kitabı İnkılap ve Kadro'da kurduğu şöyle bir cümle var: "Her şeyi yıktık ama yerine yeni bir şey koyamadık." Nokta.
Reklam
Dünyadaki bütün çelişmelerin bugün, yalnız sınıf kavgaları bakımından, yani yalnız sermaye ve teknik üstündeki mülkiyet şeklinin değiştirilmesi suretiyle çözümlenebileceği görüşü, cihanı kapsayacak bir görüş değildir. Çünkü bu takdirde bu sermayedar ve proleter kavgasının bütün cihan ölçüsünde gelişmesi, yaygınlaşması lâzımdır. Bugün sermayedar-proleter çelişmesi, ancak sanayiin ve emperyalist maliyeciliğin hâkim olduğu ülkelerin bir hâdisesidir.
Sayfa 46
İnkılâp; halkın hayrına olanları halka rağmen, fakat halk için, halka getirmek işidir...
Sayfa 71
Kadro’nun Başyazarı Şevket Süreyya Aydemir’in sonradan “İnkılap ve Kadro” adıyla bir kitapta topladığı yazılarda da Kadro hareketinin siyasal çizgisi izlenebilir. Kadro, Marksizm dışında bir çözüm göstermekte, ancak, antikapitalist ve antiemperyalist düşünceleri savunmaktadır. Marksist açıdan, Kadro’nun savunduğu, önerdiği ve benimsediği çözüm yolları o günden bu yana çok tartışılmıştır. Kadro, kendi çizgisinde tutarlıdır: Onlara göre, o tarihlerde, Türkiye’de büyük sınıf çelişkileri yoktur. Dünya ölçüsünde kapitalizm, “anakent-koloni nizamına” dayanır. Temel çelişki, sömüren ülkelerle sömürülen ülkeler arasındadır. Bu nedenle “ön planda” olan Marksizm’in ön gördüğü “sınıf savaşları” değil, “Milli Kurtuluş Savaşları”dır; Kadro’nun yaklaşımı budur.
İnkılâp, modernleşme projesinin pragmatizmiyle, düşünsel sınırları pek geniş olmayan bir entelektüel faaliyet alanı yaratmıştır “Kemalist aydından Kemalist ideali, Kemalist projeyi taşıması, ona bir temel felsefi ya da ekonomik bir temel sağlanması istenmiştir” 203; Aynı şekilde, Küçük de “Kadro” örneğinden yola çıkarak şu tespitte bulunmuştur. “…Kadro hareketi, bir yandan Kemalist ideolojinin oluşumuna katkıda bulunurken, diğer yandan da Kemalist rejime sadakat ifade etmeyen tüm aydınların ve aydın hareketlerinin ortadan kaldırılmasının aracı olarak ortaya çıktı… Kadro hareketi ile birlikte bir avuç aydın bir yumak aydını yüzyılların yoksulluğu için suçlu sandalyesine oturtuyordu. Ceza almamanın kapısı açıktı: Kemalist inşa hareketine katılmak” 204
Reklam
“1932 senesi inkılap tarihi bakımından bazı mühim cereyanlar ve hadiselerle doludur. Açık olarak iki cephe teşekkül etmiş ve çarpışmaya başlamıştır. Himayeler sayesinde canlanan yeni sanayiciler ve yeni burjuva bir tarafta, devletin kuvvetlenmesi nispetinde kuvvetlenen memur sınıfı, diğer tarafta... Bunlardan birincisi İş Bankası etrafında
Yeni Neslin İddiası ve Davası
Bir türlü Ankara Caddesi'ne inkılâp edemeyen Babıâli, Erzin­can felaketini kıskanmış olacak ki, onu kağıttan maketlere tak­lit ettirmek istedi. Yüreğinde, hesabını ve kitabını bilmediği, haklı ve büyük ihtibaslar taşıyan bir gencin, birkaç sözü üzerine, gazete yazı müdürlerinden ziyade idare müdürlerinin taktikasiyle nasıl bir dövüş
Sayfa 1138 - Sait Faik Abasıyanık Bütün Eserleri, YKY Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Çağı Anlamak
Modernleşme serüveni, bastığımız toprağın, zeminin ayağımızın altından kaymasıyla sonuçlandı. Bizim sadece kaygan zeminlerde patinaj yapmamızı sağladı. Sürekli patinaj yaparak yaşanabilir mi? Elbette ki hayır! Bunun faturası olacak elbette. Bunu, Cumhuriyetin laik kadrolarının yetiştirilmesinde kilit rol oynayan, Kadro hareketinin kurucusu Şevket Süreyya Aydemir, son kitabı İnkılap ve Kadro'da "Her şeyi yıktık ama yerine yeni bir şey yapamadık." diyerek dürüstçe itiraf etti.
Sayfa 63 - Mecra YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"İnkılâp, tek otorite ve tek irade istiyordu. Gazi bunun peşindeydi. Halk Fırkası bu tek iradenin icracısı olan birlik bir kadro olmalıydı..."
Sayfa 155Kitabı okudu
İnkilap, tek otorite ve tek irade istiyordu. Gazi bunun peşindeydi. Halk fırkası, bu tek bir iradenin icracısı olan müttehit bir kadro olmalıydı... Karşı taraf ise, demokrasinin bir karşılıklı murakabe istediğine inanıyor, bir diktatörlüğe gidişten korkuyordu.
Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran kadro, orduyu siyasetin dışına itmemiş, aksine ordu Kemalist devrimin silahlı gücü olarak siyasetin en yoğun yaşandığı devrim sürecinde hem merkezkaç güçlere hem devrim karşıtlarına karşı mücadele etmiştir. Atatürk ve Cumhuriyeti kuran kadro için ordunun "siyasetle uğraşması”, milli devleti oluşturan inkılap sürecinden ayrılmamasından başka bir anlam taşımamıştır. Kezâ, Mustafa Kemal Milli Mücadele'den sonra orduya dayanarak kendisine ortak veya rakip olabilecek "İstiklal Harbi Erkanını”, ordudan uzaklaşmaya zorlayarak, ordunun siyasal yaşamı şekillendirmede ne kadar güçlü bir unsur olabileceğini ortaya koymuştur.
Sayfa 196Kitabı okudu
112 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.