Nazım Hikmet’i azıcık da olsa anlayacak kudrette gibiyim de anlatacak kudrette değilim. Olamadım olamıyorum ! Şairler şiirlerini bazen şiir yazmış olmak için yazmış olsa ne kadar kolay olurdu. Saçma sapan oldu değil mi temennim? Hani diyorum , sadece okusam , meraklanıp detayına inmesem , ne kadar kolay. Ruhun dinlensin, beynin
Mevlânâ'nın en büyük eseri Mesnevi'sidir. Eser, aruz ölçüsünün fâ'ilâtün fâ'ilâtün fâ'ilün kalıbıyla Farsça yazılmış olup 6 cilt, 25618 beyittir. Varlıkta birlik (Vahdet-i Vücûd) anlayışını birtakım kurmaca/hayali veya gerçek olaylardan hareketle anlatmaya çalışan didaktik (öğretici) bir eserdir. Mevlânâ'da hakiki
Biz her şeye,
esirgeyen ve bağışlayan,
çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan,
hep esirgeyen ve hep bağışlayan
rabbin adıyla başlayan adamlarız anna.
büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
sanayi devriminde bile,
karanlık, rutubetli, çok bağırışlı,
çok nefessiz,
...
Bunca güzellik sende, sendedir merhamet de,
Terk etme kaderime, ne olur, insaf et de,
Sen elimden tutmazsan şu kışta kıyamette,
Mutluluğun yolunu nasıl seçeceğim ben?
N'olur tut ellerimden yoksa düşeceğim ben.
Kendime yeni bir önsöz yazmak istiyorum.
Yeni bir dil yaratmak istiyorum.
Beni kendime anlatacak bir dil. Çok denediler, efendimiz.
Allahtan, ne denediklerini bilmiyorum, Olric.
Hiçbir geleneğin mirasçısı değilim. Olmaz, diyorlar.
İsyan ediyorum. Az gelişmiş bir ülkenin fakir bir kültür mirası olurmuş. Bu mirası reddediyorum Olric.
Ben Karagöz filan değilim. Herkes birikmiş bizi seyrediyor.
Dağılın! Kukla oynatmıyoruz burada. Acı çekiyoruz.
Kapı kapı dolaşıp dileniyoruz. Son kapıya geldik. İnsaf sahiplerine sesleniyoruz. Ey insaf sahipleri!
Ben ve Olric sizleri sarsmaya geldik..
Ne doğunun mutlak ve mistik itaat prensibi, ne Batının sürekli muhalefet ve başkaldırı ruhu. İnsanların her türlü politik, ekonomik, sosyal gelişmelerine ve kuruluş
tertiplemelerine açık bir erdem düzeni. Bu erdemin temeli, insanların razı oluşunu Tanrı rızasına bağlamıştır.
Temelde Kuran’ın koyduğu varoluş ilkeleri yer almıştır.
Sürekli eleştiri ve denetim kurumları olacaktır. Toplum,kendi kendini denetleyecek, kendi kendini eleştirecektir .
Fakat bu eleştiri hile özlü, makyavelik ruhlu olmayacak, bu denetleme insaf ve hakikat ölçülerinden ayrılmayacaktır.
Şüphesiz bu çizilen tablo, ideal devlet tablosudur.
Müminlerin toplumu ne kadar yüksek bir ruh ve karekterde olursa o kadar bu ideale yaklaşacaklardır. Amaç, bu ideale mümkün olduğu ölçüde yaklaşmaktır.