"İnsan bir aşağı bir yukarı gidip geliyordu ve onunla birlikte düşünceler de bir aşağı bir yukarı gidip geliyordu.."
... (insan) şu kasavetli, ezici ve sıkıntılı, geçici ve zulümatlı ve boğucu olan ahvâl-i dünyeviye içinde, elbette teneffüse pek çok muhtaçtır ve ancak namazın penceresiyle nefes alabilir.
Sayfa 296 - Envar
Reklam
280 syf.
10/10 puan verdi
Bilinçaltının ruhumuzda yarattığı yankılar, davranışlarımıza nasıl yandığı Jung'un anlatımıyla mükemmel bir eser. Düşlerin etkisinin anlatıldığı belirli semboller yardımıyla rüya analizinin yapıldığı kısımda akıcı gelmedi sadece bana.
İnsan Ruhuna Yöneliş
İnsan Ruhuna YönelişCarl Gustav Jung · Say Yayınları · 2018565 okunma
"Böylece herkes, her biri kendi usulünce, gündelik hayatını sürdürüyor, düşünerek ya da düşünmeden; her şey alışılmış yolunu izler görünüyor, her şeyin bir kumarmışçasına sallantıda olduğu o dehşetengiz durumlarda bile insan sanki hiçbir şey yokmuş gibi nasıl yaşar giderse, öyle."
Çaresizlik ne alaka yaw
Birini ya da bir şeyi sevmek, değer vermek, onu her şeyiyle sevmek demektir çoğu zaman. Ne olduğunu, ne olacağını, sınırlarını bilip, hatalarıyla, eksikleriyle, yanlışlarıyla ve sebep olduğu üzüntülerle kabul etmek demektir. Hiç kıvırmasak mı? Kıvırmadan söyleyelim evet, gerçekten sevmek bir tür çaresizliktir. Bir şeyi gerçekten çok seviyorsan başka çaren yoktur da ondan seviyorsundur. Vizontele filminin meşhur bir sahnesi var ya hani. "İnsan memleketini neden sever?" diye sorar Belediye Başkanı ve cevabı da yine kendi verir; "Başka çaresi yoktur da ondan sever!"
Nasıl ki iyi yönetilen bir kurum birini işe almadan önce o kişinin zihinsel sağlığı ve yeteneği ile ilgilenirse, olgun bir insan da hayatını birlikte geçireceği kişinin zihinsel sağlığıyla ilgilenmelidir
Reklam
İnsan ne kadar büyürse o kadar derdi çoğalır küçük kalmaya bakın büyüklük fedakârlıktır.
Bu öykü farklı olsun isterdim. Daha uygarca olsaydı keşke. Keşke, daha mutlu değilse de, daha iyi bir ışık altında gösterseydi beni, sonra en azından daha aktif, daha az kararsız, dikkati önemsiz şeylere yönelmemiş. Daha biçimli olsaydı keşke. Ve keşke aşk hakkında olsaydı ya da insan yaşamındaki önemli ani farkındalıklar, günbatımı hakkında hatta; kuşlar, fırtınalar ya da kar.
“Zerre içinde zerreyim, ben kendimi bilmez miyim. Yani, işin sırrı kendini bilmekte. Değişmek istiyorsan eğer, bileceksin kendini. Neyi terk ettiğini bileceksin. Neyi terk ettiğini bileceksin ki, Neye kavuşmak istediğini bilesin. Şimdi düşünüyorum da bırak bilmeyi, ben aslında hiç öğrenemedim kendimi.”
İyiliği ve kötülüğü öğrenen insan tanrıya benzedi...
Reklam
İstet dini, ister felsefi, ister siyasi manada olsun, her "sistem" yaşamak, ayakta durmak, gelişmek ve güçlenmek için, sürekli olarak fert ve cemiyet planında "insanla diyalog kurmak" ve aynı şekilde, "kendini, gündemde tutmak zorundadır. Aksi halde, yavaş yavaş silinir gider...
"Hayatı anlamıyorum işte," diye sızlandı Nora. "Hayatı anlaman gerekmiyor, yaşamam yeterli."
"Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.."
İnsan bazen sadece zayıf olmak istiyor; bir omuzda ağlamak ya da örtüyü başına kadar çekerek unutulmak istiyor.
Sayfa 162 - Timaş Yayınları, 1. BaskıKitabı okuyor
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.