Kur'an-ı Hakîm nasılki şükrü netice-i hilkat gösteriyor; öyle de Kur'an-ı Kebir olan şu kâinat dahi gösteriyor ki: Netice-i hilkat-i âlemin en mühimmi, şükürdür. Çünki kâinata dikkat edilse görünüyor ki: Kâinatın teşkilatı şükrü intac edecek bir surette herbir şey, bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor. Güya şu şecere-i
Demek ilk olarak kendimi tekrarlıyorum Nokta
Kim bilir, belki de ben
Bu türlü düşünmenin ilk karşılığı
Kendi yaşamamda
İNSAN
SANA GÜVENİYORUM
SAYGILARIMLA.
The Dispossessed, İngilizcede bir dizi anlamı bir arada barındınyor ve ne romanın Türkçesine verdiğimiz Mülksüzler adı, ne de akla gelebilecek bir dizi başka ad (emin olun bu konuda birden çok insan uzun süre kafa patlattı) bu anlam zenginliğini karşılayabiliyor. Öncelikle The Dispossessed, Dostoyevski'nin İngilizceye The Possessed adıyla
Duygu ve düşüncelerimizle, kendimizi, hayatın akışına bırakarak "bulabiliriz" ancak. Bu, kendini kaderin rüzgârına ya da kısmetin eline bırakmak demek değildir. Asla. Yola çıkmadan önce ihtiyar denizcilerle konuşmalı, rüzgârlara kulak vererek onları tanımalı, sabırla tekneyi hazırlamalıyız. Sonra da engin deniz. Ama o zaman bile başka düşlere, değişikliklere ve koşullara açık tutabilmeliyiz rotamızı. Oysa, kendimizi ömür boyu sabit hedeflerle sınırlayarak sadece limandaki teknelere binmeyi ve bilinen iki iskele arasında yolculuk yapmayı yeğliyoruz. Ve bu yolculuğu ilginç kılmak için kendi kendimizi küçük maceralarla avutuyoruz. Hava raporlarını dikkatle inceliyor, tek sayılı günlerde iskele tarafında, çift sayılı günlerde sancak tarafında oturuyor, her beş saatte bir çay içiyor, gözlüklü yolcularla hiç konuşmuyor, yeşil giyenlere daima tebessüm ediyor ve tabii günün birinde vapur değiştirebileceğimize ilişkin minik bir rüyayı da kendimizden esirgemiyoruz. C'est la vie? Şu önceden kestirilebilir totaliter yaşamlarımız, insan ruhuna bir hakaret değilse, nedir?
Kendinizi zamanınızdan üstün görüyorsunuz… Entelektüel gururu. Ben bütün hakikatleri bilirim, demek istiyorsunuz! Hayır, azizim, öyle bir şey olamaz. Bir insan bütün hakikatleri bilmez, bilemez…