-"Sadece tapınakları değil, içlerindeki putları da yıkıyoruz! Fakat gerçek putlar insanların kalbindedir, onları yıkamıyoruz!"
"Ne demek istiyorsun?"
-"Dünya sevgisidir en büyük put! Insan onu kalbine koyar; kalp artık onun değildir, dünya sevgisi onu esir alır!"
"Köle gibi mi yani?"
-"Evet köle gibi, hem de gerçek bir köle! Bedeni köle olanlar, bir gün azad edilebilirler senin gibi; çünkü zincir onların sadece ellerinde ve ayaklarındadır. Ama gönlünü, kalbini ve ruhunu dünya sevgisine esir edenler zincirlerin en büyüğüne esir olmuşlardır, onlardan kurtulmadıkça hür olamazlar. İşte gerçek esarette budur."
Tam her şeyimi kaybettim, eski neşemi geri getiremem artık derken sen geldin.
Öyle bir andı ki o.
Başlarda yine temkinliydim.
Canım çok yanmıştı belli ki.
Bir çöküş daha kaldıramazdı kalbim.
Ama sonra... bir insana çevirdin ki beni.
İçimde baharlar açtırdın. Gülmeyi unutmuştum ben senden önce. Şimdi dört bir yanımda güller açıyor. Çocukluğumu geri getirdin sen bana. Yaralı, acılı anlarımı iyileştirmeye başladın. Sevmenin ne demek olduğunu gösterdin. Güvenin nasıl bir his olduğunu hissettirdin. Söyle şimdi böyle birini insan nasıl kaybetmekten korkmaz?
Gregorius bir gün, farklı bir dile ait kelime duydu. Ve o kelime, onu uzun bir yolculuğa çıkardı. Hep yerinde sayan o insan, artık bambaşka biri…
Tesadüf eseri hayatı değişen Gregorius, bir gece ansızın Lizbon’a gitti. Hiç bilmediği bir yerde tek başına olmak ilk başlarda kendisini korkutsa da, zamanla buna alıştı. Konfor alanın dışına çıkarak