Evli çiftler , nişanlı çiftler , beraberlik sürdüren çiftler hepsinin bir partner doyumsuzluğu yaşama sebebi birincisi öz karaktersizlik ki bu konuşmaya değmez. İkincisi aralarındaki cinsel bağın bir günah olduğunu düşünüp açık ve şeffaf bir şekilde konuşup iletişim kurmamak. Sahiden , hepiniz iyi insanlarsınız bu dünyaya faydalı işler yapıyor ahlaklı ve temiz kalpleriniz var. Peki , neden en haz dolu anınızda en yasak kişiyi arzu ediyorsunuz ? Bu sizin ahlak çerçevenize ters değil mi (!) İnsan bir şeyin kaynagina iner onu çözerse yanlış yapma durumu elinden kalkar. Ve bu sayede insanca yaşamak olayını çözer. Bunun sonucunda da bu her yerde dönen ya kimseye güvenilmez algısı son bulur.
224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Yazarın aşırı ilgimi çekmesi ama ancak okuduğum 4. kitabında böylesine etkilenmem ve beğenmem. Hem derin anlamlara sahip hem yüzeyde gezinen, çok yönlü, bilim-kurgu ve romantik de diyebileceğim, kendine ait bir dünyası olan ve bunu çok güzel anlatan bir kitaptı. İnsanlığın doyumsuzluğu hiçbir zaman bitmeyecek heralde, bu da cevabı olmayan sorular sormayı bırak diye kendi kendimi telkin ettiğim sorulardan biri. Neyse napalım insan da böyle bir varlık diyip geçelim.
Rüyanın Öte Yakası
Rüyanın Öte YakasıUrsula K. Le Guin · Metis Yayıncılık · 20201,111 okunma
Reklam
218 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
İnsan.
Tolstoy'un "Hayatın anlamı" kitabının ilk hikayesi geldi aklıma; insanoğlunun doyumsuzluğu. Üçte ikisi tanrı, üçte biri insan; herşeyi bilen, herşeyi gören ve ne kadar güçlü yaratılırsa yaratılsın, o içindeki bir parça insan yine doyumsuz oluyormuş. Ölüm karşısında duyduğu korku ve ölümsüzlük arayışı nedeniyle farklı kitaplarda
Gılgameş
GılgameşHakan Gezik · Dharma Edebiyat · 029 okunma
İnsanların zor durumlarından faydalanmak nasıl vicdanî bir problemdir? Bu neyin hırsı, bu neyin öfkesi, bu neyin doyumsuzluğu?.. Acı çeken, acıyla yoğrulan, acıyla sınanan insanlara karşı; oy açlığıyla, kişisel çıkarların gözünü kör etmişliğiyle, "oy vermezseniz hizmet yok, yardım yok" demek neyin utanmazlığı, rezilliğidir? Nasıl bir kafa bunu söyleyebilir? Ve bunu söyleyen insan da, hizmet ettiği ülkenin sözde cumhurbaşkanı. Kendi halkına bunu diyor. Vicdan sıfır, insanlık sıfır, ahlak sıfır. Buram buram aç gözlülük, hırs, vicdansızlık kokan bir hareket. Denilmez mi bu durumda, bu ülkeden ne istiyorsun, bu insanlar sana ne yaptı diye?...
"Nevrotiğin doyumsuzluğu yeme, alışveriş, vitrinlere bakma ve sabırsızlık şeklinde kendini gösteren genel bir kişilik özelliği olarak açgözlülük şeklinde ortaya çıkabilir."
_EVLENMEK! Kadınlar sanki hipnotize edilmiş gibi gözlerini yaşamın bu noktasına dikerler. Özellikle Nevrotik kadınlar, sevme yetisinden tümüyle yoksun olmalarına ve erkeklerle ilişkileri dillere destan ölçüde zayıf olmasına karşın, bu tutkudan vazgeçemezler. Evlenme arzusunun zorlanımlı bir nitelik aldığı kadınlar grubunu da anmak gerek. İşte bu
Reklam
_Mantık, mutlak varlığın bilimidir. Varlık, sonsuzluğun tedirginliği dürtülen mutlak tinin kendini evrene açmasıdır. Mantık bilimi, kosmos’un nedeni olan mutlak tini ortaya koymaya çalışır. Mutlak tin, Tanrı’dır, İdea’dır.(Kendinde varlık). Özne ile nesnenin, ideal ile gerçekliğin, sonlu beden ile sonsuz ruhun birliğidir idea. Mantık bilimi mutlak
Dijital Uygarlık
Bu uygarlık, bütün mensuplarını pasif birer seyirciye dönüştürüyor. Bu uygarlığın en büyük hareket noktası akıl değil; gözdür. En büyük eylemi, düşünmek değil; bakmaktır. Müşahede etmek değil; seyretmektir. Göz, bu uygarlıkta nazar ve müşahede aracı olmaktan çıkıyor; bir arzu, istek ve şehvet aracına dönüşüyor. Ve maalesef bu da beraberinde, bencilliği, doyumsuzluğu, duyarsızlığı ve şiddeti doğuruyor. Bu uygarlıkta insan hem kendisiyle hem ötekiyle hem de âlemle ilişkisini hakikat üzerinden değil; suret ve görüntü üzerinden kuruyor. Bu uygarlık, insan hayatında görsel idraki egemen kılıyor. Görsel idrakin egemenliği, aklın idrakini zayıflatıyor, kalbin idrakini bir çeşit ölümle karşı karşıya bırakıyor.
Otto YayınlarıKitabı okudu
İnsan bazı imkânsızlıkları kabul edebiliyor ama bir türlü o imkânsızlıklarla yaşamayı öğrenemiyor. Hayat gördüğünden ibaretse gördüğü kadarını, daha fazlası ise daha fazlasını istiyor. Yaradılışının doğasındaki doyumsuzluğu en çok neye karşı hissederse farkında olmadan ona ait oluyor. Kimi bir sese, kimi bir gülüşe, kimiyse herhangi bir maddeye tutulup kalıyor. Aklını kullanan kalbinden kurtulacağını zannetse bile gün geliyor kalbinin esiri oluyor. Bu kitap gördüğü en güzel rüyaya uyandığında devam edebilenlere ve aşkı hafife almayanlara armağan edilmiştir.
Destek Yayınları
Sanal Ekran Uygarlığı
Şüphesiz, bu uygarlığın bilgiye kolay erişim ve iletişim imkanlarını artırmak gibi insanlığa getirdiği faydaları inkar edemeyiz. Ancak bu uygarlığın "getirdikleri" kadar "götürdükleri" de var. Zira bu uygarlık bütün mensuplarını pasif birer seyirciye dönüştürüyor. Bu uygarlığın en büyük hareket noktası akıl değil; gözdür. En büyük eylemi, düşünmek değil; bakmaktır. Müşahede etmek değil; seyretmektir. Göz bu uygarlıkta nazar ve müşahede aracı olmaktan çıkıyor; bir arzu, istek ve şehvet aracına dönüşüyor ve maalesef bu da beraberinde bencilliği, doyumsuzluğu, duyarsızlığı ve şiddeti doğuruyor. Bu uygarlıkta insan hem kendisiyle hem ötekiyle hem de alemle ilişkisini hakikat üzerinden değil; suret ve görüntü üzerinden kuruyor. Bu uygarlık, insan hayatında görsel idraki egemen kılıyor. Görsel idrakin egemenliği, kalbin idrakini zayıflatıyor, kalbin idrakini bir çeşit ölümle karşı karşıya bırakıyor.
Reklam
Birçok sosyal medya platformu ve tv kulllanmamak
Yanlış teşhis, yanlış tedavi demektir. Daha açık ve net bir ifadeyle teşhis yanlışsa belkide olağan, sıradan olması gereken birşeye hasta teşhisi koyup üstüne bir de tedavi etmeye kalkıyorsunuz demektir. Cep telefonlarının ilk çıktığı zamanlarda, insaların tuşlu cep telefonlarını bir uzvu gibi görmeye başlaması, yani insanları bu kadar acziyet
Ruh ve Beden
Doyumsuz olan ruh ve bu doyumsuzluğu gidermekle yükümlü olan beden midir yoksa doyumsuz olan beden ve bu doyumsuzluğu gidermekle yükümlü olan ruh mudur? Birinci ihtimal doğru olmalı. Çünkü ruh, her şeyin kaynağıdır. Kaynak olan yer asla dolmaz, doymaz, yetinmez. Bundandır ki insan ruhunun ihtiyaçlarına göre şekillenir. Örneğin kaynağı huzur olan ruh; huzura doymaz ve beden ona huzur bulup getirir ve sonucunda o ruh, huzurla mimlenir. Ya da kaynağı bencillik olan ruhun bedeni; ona bencilliği tattırdıkça tattırır ve sonunda o ruh, bencillikle mimlenir.
Mekanlar olarak, zamanlar olarak, insanlar olarak ve doğanın nesneleri olarak bizi yoksul düşüren daracık hayatlarımıza karşı hepimizin kalbimizin çekirdeğinde büyüttüğü o yatışmaz duygudur gitmek. Hepimizin sonsuzluktan pay edinme girişimidir, bilinçli ya da bilinçsiz. Bir başkaldırıdır aslında bu; insanın ona dayatılmış hayata bir suçlaması, bir reddiyesidir. Ruhunu başka ruhların macerasıyla arındırma ve büyütme doyumsuzluğu, daha doğrusu insan kılma yücelişidir. Bir yinelenme çığlığıdır. “İnsan ruhu der, Kazancakis -dünyanın en emperyalist gücüdür; fetheder, fetheder ve hiçbir zaman fethettikleri ona yetmez.”
68 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
Bloğumdan alıntılama yapıyorum. Spoi içerir. 1892 yılında yayımlanan kitap, yazarın bize o dönemin Rusyası üzerinden sınıf farkını, duyarsızlığı, bireyselliği, eşitsizliği, yabancılaşmayı ve daha birçok detayı tüm gerçekliğiyle anlattığı bir başyapıt. Yaklaşık on-on beş yıllık bir süreci içine alan bu dönemde, Rusya’daki ekonomik sınıflar diğer
Altıncı Koğuş
Altıncı KoğuşAnton Çehov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202269,3bin okunma
66 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 saatte okudu
İNSAN NEYLE YAŞAR-LEV TOLSTOY,50 sayfa Kitap,İnsan Neyle Yaşar ve İnsana Ne Kadar Toprak Gerekir isimli iki öyküden oluşmakta.Kısa ama içeriği dolu dolu bir öykü kitabı.Verdiği mesajlar ise ders alınacak nitelikte. iyilik, açgözlülük, hırs ve sevgi kavramlarının işlendiği öykülerde ,İyilik-kötülük, yaşam-ölüm, açgözlülük-kanaatkarlık gibi
İnsan Neyle Yaşar?
İnsan Neyle Yaşar?Lev Tolstoy · Karbon Kitaplar · 2016190,2bin okunma
175 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.