Nitekim cesur insan büyük bir kahramanlık gösteren değil, yaşamın gerektirdiği tüm fiilleri cesaretle icra edendir.
Sayfa 114Kitabı okudu
"Çünkü insanın fiilleri genellikle zan ve ilminden çok tahayyüllerine tâbidir. Çünkü birçok durumda insanın zan ve ilmi, tasavvuruna aykırıdır ve insan zan ile ilmine göre değil, tasavvuruna göre fiile koyar."
Sayfa 20 - Mantık İlmi HakkındaKitabı okudu
Reklam
...diğer şehirlerin halkının kötü fiilleri de onların ruhlarına kötü ve kusurlu istidatlar kazandırır ve bir insan bu fiillerde ne kadar ısrar ederse, onun ruhsal istidadı o kadar bozulur. Bunun sonucunda bu şehirlerin insanlarının ruhları hasta olur.
Du Marais'den ikiyüzyıl sonra bugün, fiilleri isimlerle karşılamak alışkanlığı öylesine yaygınlaşmıştır ki, bunu Du Marais'in hayal etmesi bile düşünülemezdi. Günümüzün konuşma diline tipik, belki de biraz abartılmış bir örnek vermek istersek: Bir bayan hasta, psikiyatrist doktora gelecek olsa, şöyle der büyük bir ihtimalle: "Doktor bey, benim bazı sorunlarım var." Birkaç yüz yıl öncesinde ise, sözüne hiç şüphesiz: "Doktor bey, kendime bazı şeyleri dert ediyorum" diyerek başlardı, Modern konuşma dili, yabancılaşmanın vardığı büyük boyutları, iyice ortaya koyuyor. "Kendime bazı şeyleri dert ediyorum" yerine "bazı sorunlarım var" demekle, Öznel deneyi, benim dışımda olan ve benim sahip olduğum bir nesneye dönüştürmüş oluruz. Deneyi yapan "ben", yerini sahip olduğum "o şey" e bırakmıştır. Kişinin duyguları, onun sahip olduğu şeye dönüşmüş ve bir sorun olmuştur. "Sorun" her türlü zorlukla karşılaşılması halinde kullanılan bir soyutlamadır. Sorun bir nesne olmadığı için, benim ona sahip olmam düşünülemez. Buna karşılık, sorun bana sahip olabilir. Başka bir deyişle, ben kendimi bir "sorun" haline dönüştürdüğüm için, yarattığım bu benim dışımdaki nesne, beni belirlemeye, bana sahip olmaya başlamıştır. Bu tür bir konuşma, toplumdaki gizli ve bilince çıkmanış yabancılaşmanın, açığa vurulmasını sağlamaktadır.
Hz. Peygamber'in tebliğ ettiği tevhid, nübüvvet ve haşir ilkelerinin hakikatini kavrama işini kelâm üstlenir ve bu amacı gerçekleştirmek için tüm var olanları araştırmanın parçası haline getirir. İnsan fiilleri hakkında Şâri'in hükümlerini tespit etme işini fıkıh üstlenir ve bu amacı gerçekleştirmek için birey, aile ve toplum seviyesinde bütün insan fiillerini araştırmanın bir mevzuu haline getirir.
Kaza ve Kader
“Hiçbir nefis Allah’ın izni ile tayin edilmiş vakit gelmedikçe ölmez”(Âl-i İmran 145) “Yeryüzüne ve sizlere isabet eden hiçbir musibet yoktur ki Biz onu yaratmadan önce bir kitapta yazılmamış olmasın. Muhakkak ki bu, Allah’a çok kolaydır.”(Hadid 22) “De ki: Allah’ın bizim için yazdığından başkası bize asla isabet etmeyecektir. O, bizim
Reklam
Allâhu Teâlâ insan tahayyülünün ötesindedir. Yani insanın düşünebileceği, aklına getirdiği ve getirebileceği, gördüğü ve görebileceği, hayal ettiği ve edebileceği her şeyden başkadır. Nitekim Rabbimiz: "(Ne Zât'ı, ne sıfatları, ne de fiilleri ve sanatları husûsunda) hiçbir şey O(Allâhu Sübhânehû)nun benzeri olamaz" (Şûrâ Sûresi)
Sayfa 24
Nitekim cesur insan büyük bir kahramanlık gösteren değil, yaşamın gerektirdiği tüm fiilleri cesaretle icra edendir.
İnsan sonucu fayda sağlamayan veya zarardan sakındırmayan bir fiili işlemeyi manasız bulur. (Mâtüridi, Kıtâbü't-Tevhid, 158) İnsan fiillerini gerçekleştirirken fayda-zarar ilkesini göz önünde bulundurur. Sonucunun kendisine fayda sağlayacağını düşündüğü fiilleri yapar, zararlı olduğunu düşündüğü fiillerden ise sakınır. Kendisine zarar vereceğini bildiği kötülüklerden uzak kalmaya gayret eder. Bile bile zarara doğru sürüklenmek istemez. Mâtüridi insanların kendi inisiyatifleriyle baş başa kaldıkları durumda fayda sağlamayan işlere girişmediklerini, bunu yapan kişilerin ise ahmak ve cahil olmakla itham edildiklerini söyler."151 Matüridi'ye göre bu, aslında insanca bir tutumdur. İnsanlar uzak veya yakın bir menfaat elde etmek için güçlüklere göğüs gerip gayret gösterirler. Allah da insanlara faydalı olan şeyleri emretmekte, zararlı olan şeylerden de onları sakındırmaktadır. Akıllı kişi de kendi yarar ve zararını bilen ve ona göre davranan kişidir. Ancak, küçük bir fayda için büyük kayıplar vermeyi göze alması isabetli olmaz. Bu nedenle küçük ve geçici çıkarlar elde etmek , için olması gerekenden taviz vermek, batıl ve yanlış yollara tevessül etmek isabetli bir tutum olmaz. Daha uzun vadeli, daha kalıcı faydalar elde etmek için çabalanmalıdır. Bu noktada en kalıcı fayda ahirete dönük olan ve Allah rızasına nail olmaya vesile olan faydadır. 151 Matürtdi. Kitâbü't-Tevhld, 253.
Sayfa 160Kitabı okudu
Nitekim cesur insan büyük bir kahramanlık gösteren değil, yaşamın gerektirdiği tüm fiilleri cesaretle icra edendir.
Reklam
272 syf.
·
Puan vermedi
Manevi yaralara çare bulmak için
Elinizdeki değerli eser Şeyh Muhammed Mevlüd el-Mortani isimli , Moritanyalı ilim ve irfan ehli bir zatın ,Mutahharatü'l-Kulub adlı şiiri üzerine ,dikkate değer Batılı Müslüman alim ve eğitimcilerden Hamza Yusuf'un kaleme aldığı bir şerhtir . Hamza Yusuf'un Türkçede yayınlanan ilk eseridir . Modern dünyanın insanları olarak ,etrafımızdaki dehşet verici olaylar karşısında kendimize dönüp "Acaba bunlar neden oluyor ?" sorusunu pek sormayız . Dünya üzerindeki badireleri, savaşları, diğer anlaşmazlıkları ve bütün haksız fiilleri incelesek hepsinin insan kalbinin birer ürünü olduğunu görürüz. Açgözlülük ,hakkı tecavüz ve sömürme arzusu,doğal kaynakları aşırma sevdası, ölçüsüz derecede mal ve makam sevgisi ve bunlara benzer illetlerin hepsi ;ancak kalpte bulunan hastalıkların tezahürleridir. Gelin hep beraber bu kitapta kalbim hastalıklarını tanıyıp ,alametlerini, semptomlarını ve nihayet nasıl tedavi edildiğine bakalım. Ben kitabı okurken neredeyse tüm sayfalarından notlar çıkarıp, tüm satırların altını çizdim . Kitap asla bir kerede okunup bitirilecek bir kitap değil . Ara ara dönüp bakılacak tavsiyeler alınacak bir kitap ben çok beğendim. Ben niye böyle oldum iyice kendimden, gerçeklikten uzaklaştım; kötü biri olmaya başladım diyorsanız bu kitap tüm kalp rahatsızlıklarınıza iyi gelecektir.
Hamza Yusuf
Hamza Yusuf
Kalbin Simyası
Kalbin SimyasıHamza Yusuf · Timaş Yayınları · 20191,224 okunma
Cesur insan büyük bir kahramanlık gösteren değil, yaşamın gerektirdiği tüm fiilleri cesaretle icra edendir.
Sayfa 114 - İş BankasıKitabı okudu
O zaman insan niye yaratıldı:/
Yüce Allah, kul elini hareket ettirmek istediğinde onun elini durdurmayı dilese, burada ya hareket ve sükûn fiilleri birlikte meydana getirilir ya da hiçbirisi meydana getirilmez.
Stendhal'in dediği, hatıraların kristalleşme evresinde olmalıyım. Hatıralarım ölü yıldızlar gibi parlamaya devam ediyor. Geçmiş bana gerçekten geçmiş görünüyor, gelecekse pek güven verici değil. Fiilleri, koşul kipinde çekmeyi tercih ediyorum.
Sayfa 106Kitabı okudu
Dikkate değer bir başka olgu da afazinin ilerleyişinde önce özel isimleri sonra cins isimleri ardından sıfatları ve en son olarak da fiilleri unutmamız. Hastalığın dil-bilgisi düzeni olan bir seyri vardır. Bu özgüllükten hareketle, görünüşe göre hatıraların beyinde çeşitli bölgelere yerleştiğinin lehine sağlam bir sav çıkarsıyoruz. Hatıraların bir şekilde beynın ilgili kıvrımının içerisinde ardışık katmanlara oturması gerektiğini söylüyorduk. Hastalık ilerleyen bir seyir gösteterek bu katmanları kemiriyordu. Yine de ufak bir güçlüğü gözden kaçırdık: Hastalık kıvrımın herhangi bir noktasında baş gösterebilir ve herhangi bir doğrultuda ilerleyebilir. Bununla birlikte anılar daima, daima ayrı düzende silinmektedir. Hatıraların ta kendisi giderek gelişen bir saldırı altında olsaydı bu nasıl mümkün olabilirdi? Ancak doğrusu hasar, hatıraları çağırma, anımsama yetisini hedef almıştır. Öyle ki bu yeti bozguna uğradığında öncelikle anımsanması en güç olan hatıraları siler, özel isimleri. Anımsanma güçlüğu sıra sında geriye kalan cins isimlerin silinmesi bunu izler, ardından sıfatlar gelir ve onu da anımsanması en kolay olan fiillerin silinmesi izler
Sayfa 72 - Kindle/İnsan RuhuKitabı okudu
609 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.