Bir doğa var karşımızda. baktıkça baktıkça bizi ürkütmeğe başlayan bir doğa; bü­tün karışıklığı, karanlığı, besleyiciliği, öldürücülüğü ile. insan, içinde erir bu doğanın; tel tel, ip ip sarmaşıklar boğazına, çevresine dolanır, bir koza gibi kapatır onu. insan bu kozayı de­lip kelebek olur çıkar mı ortalığa, kök­lerin boğuculuğundan kurtulur mu, bilinmez.
Ateşin cevherdeki değerli madenleri ayırt etmesi gibi insan, başına gelen kötülüklerde verdiği tepkiye göre içindeki iyi insanı ortaya çıkarır. Vaizin teşekkürü, madenin ateşe teşekkür etmesi gibidir. O kötülükleri yaşamasaydı, içindeki iyilikler gizli kalacaktı. İyiliğini ortaya çıkarmasına vesile oldukları için kendisine kötülük yapanlara minnettar kalıyor. Vaiz açısından bu olumlu bir davranış ancak halk onun bu yaklaşımını kötülüklerin artmasını istiyormuş gibi algılıyor. Demek ki söylediklerimizin muhataplarımız nezdinde nasıl anlaşıldığı da önemlidir. Vaizi dinleyen insanlar "Vaiz bu kötülüklerin artmasını istiyor" diye düşündüklerinden onu sorguluyorlar. Çünkü halk vaizin içi âleminden uzak, görüneni, yüzeysel olanı algılıyor.
Reklam
Tüketim toplumlarında güzellik incelikten kopmaz/kopamaz hale getirilmiş durumdadır. İnşa edilen ve egemen kılınan anla­yışa göre güzellik, sadece ince ve narin olmakla mümkündür. Hatta güzellik aynı anda hem etin reddedilmesi hem de mo­danın yüceltilmesi olan modellerin ve mankenlerin profilinde sıska ve etsiz olmaktır. Halbuki inceliğin hiçbir doğal yanı yok­tur. Başka yerlerde ve çağlarda güzel sayılmak için zayıf olmak gerekmiyordu. Örneğin XIX. yüzyılda iri kadınlar güzellik im­gesi olarak düşünülürdü. 1920'lerde bugünküne benzer bir gö­rüntü söz konusuydu. 1950'lerde Marilyn Monroe gibi figür­ler arzu nesnesi oldu. O zamandan bu zamana kadınlar için bedenler aşama aşama incelmeye başladı. Ancak birçok insan için zamanının ideal vücut biçimini gerçekleştirmek zor hatta imkansızdır. Bu da onların görüntüleri ile ilgili kendilerini mut­suz hissetmelerine neden olmakta ve ideal vücuda sahip olabil­mek için tüm güç ve imkanlarıyla kapitalist kültür endüstrisi­nin bağımlıları haline gelmelerine yol açmaktadır.
-Tutamak sorunu. İnsanın bir tutamağı olmalı. -Anlamadım. -Tutamak sorunu dedim. Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaylardaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına..
Nasıl ki bir su damlası sürekli damladığında mermeri oyabiliyorsa, insan da sürekli aynı şeyleri düşündüğünde zihinsel yapısında bir zayıflama meydana gelir. Beyindeki ağsal yapıda bozulmalar ortaya çıkar. Mevlana'nın böylesi tekrarlayan düşüncelerden de uzaklaştırıcı etkisi var. Çünkü Mevlana hikâyelerle öğrenmede sağ beyni ön plana çıkarıyor. Sağ beyin öğrenmesinde müzik, resim gibi sanat alanları, sezgisel öğrenme gibi olgular devreye girer. Yani duygu ile öğrenme gerçekleşir. Bir şeyi sadece sol beyinle öğrenmeye çalışırsanız, sadece ezber yapmış olursunuz. Ama hem sağ beyin hem de sol beyin bir arada işletilirse eğlenceli ve disiplinli bir öğrenme gerçekleşmiş olur. Mevlana'nın hikâyeler aracılığıyla öğren- mede sağ beyni aktif hâle getirmesi öğrenmeyi kalıcılaştırıyor.
"Çoğu ailelerde öteden beri çok kötü bir alışkanlık var. Çocuklarını söyletmez ve dinlemezler. Zavallılar söze karışınca 'sen büyüklerin konuşmasına karışma' derler, sustururlar. Ne kadar yanlış, hatta zararlı bir hareket! Çocukları serbestçe konuşmaya, düşündüklerini, duyduklarını olduğu gibi ifade etmeye özendirmelidir. Böylece hem hatalarını düzeltmeye imkân bulunur hem de ileride yalancı ve iki yüzlü olmalarının önüne geçilmiş olur. Çocuklarımızı düşüncelerini hiç çekinmeden ifade etmeye, içten inandıklarını savunmaya, buna karşılık da başkalarının samimi düşüncelerine saygı beslemeye alıştırmalıyız. Onların temiz yüreklerinde, yurt, ulus, aile ve yurttaş sevgisiyle beraber doğruya, iyiye ve güzel şeylere karşı sevgi ve ilgi uyandırmaya çalışmalıyız. Bence bunlar, çocuk eğitiminde ana kucağından en yüksek eğitim ocaklarına kadar her yerde, her zaman üzerinde durulacak önemli noktalardır. Ancak bu yolladır ki, çocuklarımız memlekete yararlı birer vatandaş ve eksiksiz birer insan olurlar."
Sayfa 246Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.