ESMERAY DİRİKER İyi ki Vardın Anısına Saygıyla ve Rahmetle Siyahi kökenli Türk oyuncu ve şarkıcı, (d. 25 Şubat 1949; Emirgan, İstanbul - ö. 25 Mart 2002; İstanbul). UNUTAMA BENİ
İnsan evvela kendi kendisinden utanır gibi olur ama, bilir misin, bizim en büyük maharetimiz nefsimizden beraat kararı almaktır.
Reklam
Evet, insanlar kendilerini ne kadar bilgeliğe verirlerse, mutluluktan o kadar uzaklaşırlar. O zaman, bizzat delilerden daha deli olduklarından, insan olduklarını unutur, tanrı gibi görünmek isterler; Titan'ların örneğine uyarak, bilim üzerine bilim, sanat üzerine sanat yığarlar ve bunların her birini doğaya karşı savaşmakta birer silah gibi kullanırlar. Demek ki insanlar, hayvanların cehaletine, deliliğine ellerinden geldiği kadar yaklaşmak, hal ve yapılarının üstünde hiçbir şeye girişmemekledir ki, kendilerine eziyet eden, üzerlerine yüklenen sayısız sefaletlerin hissedilir şekilde azaldığını göreceklerdir.
"İnsan isterse her koşulda her şeyi yapılır. Onun sözünde" yapamam, beceremem "gibi sözcükler yoktur. Geri çekilmek, vazgeçmek yok. Bütün mesele yeteri kadar isteyip istemediğinizindir. Ağzınızın ucuyla değil, yüreğinizle istemelisiniz," derdi. Hayata asılmayı, koşarken düşmemeyi, düşersen korkmamayı, kalkınca başını dik tutmayı öğretti bize.
Hepimiz bir yolun yolcusuyuz bu hayatta sonsuz diye bir şey yok sevdiğimiz insanlar değer verdiğimiz ögeler veya o hepimizin hatırladığı bi pazar gecesi sobanın üstünde demlenen çay o çaydanlığın etrafına koku çıkarsın diye koyduğumuz portakal kabukları o kardeşimizle son kalan bisküvi için etiğimiz tatlı kavgalar hepsi son buldu şu an en son ne zaman bisküvi yedim onu bile hatırlamıyorum zaten tadı da pek eskisi gibi de değil çünkü bizim özlediğimiz o bi bisküvi değil o yaşanılan eski günlerdi çok insan kaybettik kimini yaşadığı halde kimini ağlayarak toprağa verdik her giden anı her giden insan bi yara bıraktı kalbimizde gün gelicek anemiz babamız dahi olmayacak yanımızda her geçen gün eskiyi hiraz daha özlüyorum eski aşklarımı eski anılarımı ama acımasızca geçerken zaman hayatın ne kadar boş olduğunu anlıyorum ve o yüzden yalan geliyor bana bu dünya işte o yüzfen hayattan zevk almuyorum biliyoröusun çünkü her yaşadığım mutluluğun geride bir anı olarak kalacak olmasını bilmek yoruyor yüreğimizi aslında ölmek çok güzel bir şey çünkü bütün dert ve tasalarımız bir anda yok olup gider insan oğlu doyumsuzdur ne kadar iyi olursa olsun hep bir parça daha koparmanın derdinde hepimiz öyleyiz ama artık bana giç bir şey eskisi gibi tad vermiyor okuldan kaçmakarımız lise anılarımızı çok özlüyoruz ama gün gelicek çoluğa çocuğa karşınca da bu günleri özleyeceğiz nasıl beraber iken doya doya eğlenip içimizden hiç bitmemesini istiyoruz ya o günlerde her şey gibi özlemlerin arasında kaybolacak özlemek kalbi çok yoruyor işte o yüzden bu kahır ve özlem dolu bu dünyanın bir an önce geçip gitmesi dileği ile
Öyle ya, bütün hayvanların en bahtiyarları, kural ve özentisiz yaşayıp doğa kanunlarından başka kanun tanımayanlar değil midir? Arılardan daha mutlu, hayranlığımıza daha layık bir varlık var mı? Her ne kadar insan gibi beş duyuya sahip değillerse de, onların mimarisi, sizinkine sonsuz derecede üstün değil mi?
Reklam
Hiç düşünmedim değil, evliliğimi bitirmeyi de düşündüm. Hem de defalarca. Fakat böyle zamanlarda vazgeçmek niyeyse yenilgi gibi geliyor. İnsan, gelecek günlerini kurtarmak durur ken, geçenlerin beyhude olmadığını kendine ispata soyunuyor. Ben de hayatımı gönlüme hoşnutluk verecek bir istikamette değiştirmektense, tutup Kamuran'ı değiştirmekte, evine, yuvasına bağlı bir erkek haline getirmekte karar kıldım. Bunu sahi den yapabileceğimi sandım. Yanıldım. İnsanın başkasını, yeri geldiğinde kendini bile değiştirebildiği nerde görülmüş? Ya kabul edersin ya çeker gidersin. Üçüncü bir seçenek yok. Ama yılların getirdiği, bedeli ağır bir malumat bu, gençlikte pek bilemezsin.
“Yedigey bunları düşünürken, bir yandan da yarı yarıya unuttuğu duaları tekrarlayıp hatırlamaya, Tanrı’ya yönelteceği yakarışları bir sıraya koymaya çalışıyordu. Çünkü, insan kalbinde, başlangıç ile son, hayat ile ölüm arasındaki çelişkiyi uzlaştıran, yalnız ve yalnız, bilinmeyen, görülmeyen Tanrı idi. Dualar işte bunun için okunuyordu. Başka türlü Tanrı’ya sesini duyuramazsın, niçin yaratıp niçin öldürdüğünü soramazsın ki! Dünya kuruldu kurulalı insanlar böyle yaşıyor, pek razı olmasa da böyle katlanıyor kaderine. Duaların var oldukları günden beri hiç değişmemesinin, hep ayni sözlerle tekrarlanmasının sebebi de, teselli bulup yatışmaları, boşu boşuna sızlanmamaları içindir. Dualar, yüzyılların okşayıp parlattığı altın külçeleri gibi, dirilerin ölülerin başında söyledikleri en özlü, en süzme ve son sözlerdir. Âdet, gelenek böyledir.”
Fakat da­ha dolaysız ve daha etkin başka bir yol daha vardır; insan burada artık şu alet-karşıtı olma gibi negatif bir rol oyna­mamakta, sanki kendisi aletmiş gibi tepki vermektedir: "Eğer insan vücudu az çok gergin liflerin bir bütünü olarak -bunların duyarlılıkları, hayatları, hareketleri soyutlandık­ tan sonra- düşünülecek olursa, müziğin lifler üzerinde, birbirine komşu müzik aletlerinin tellerinin üzerinde yap­tığı etkinin aynını meydana getireceği kolaylıkla kavrana­caktır" ; işitsel duyunun uzun ve karmaşık yollarını her za­ man izlemeye ihtiyacı olmayan rezonans etkisi. Sinirsel tür havayı dolduran müzikle birlikte titreşir; lifler hareketi tıp­kı duymadıkları bir müziğe uygun olarak, birlikte yapan "sağır dansözler" gibidir. Ve bu sefer müziğin yeniden ha­ reketlenmesi tutkuların uyumlu işleyişini sağlayan uyum­sal yapılar, sinir lifinden ruha varana kadar bizzat vücudun içinde yapılmaktadır.
376 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
ÇOCUK-SEBASTIAN FİTZEK,376 sayfa Tüm kitaplarını okuyup bitirdiğim yazara bir süre ara vermiştim.Yeni kitaplarının çıktığını görünce tabi ki sıkı bir hayranı olarak hemen aldım.Kitap aslında yeni değil,incelediğimde 2007 yılında basılmış ama bizde yeni çeviri yapıldığı için en geç biz okuyoruz. Psikolojik-gerilim türünde benim için artık bir
Çocuk
ÇocukSebastian Fitzek · Pegasus Yayınları · 202319 okunma
Reklam
Nurettin Topçu..."Hayran olduğu, örnek aldığı ve hakkında kitap yazdığı iki kişiden biri Mevlâna, diğeri de Âkif'tir. Mevlâna'yı dinin özünü ve hakikatini tanıttığı için, Âkif'i de millî ahlâk sahibi ve büyük bir karakter adamı olduğu için sever, Âkif'e duyduğu sevgi ve hayranlığın özünde İstiklâl Marşı için ortaya konulan mükafatı kabul etmeyişi var. Onu büyük bir dava adamı olduğu için sever. Kendisi de tıpkı Âkif gibi, hayatı boyunca dergi ve gazetelere yazdığı bunca yazıdan dolayı "tek kuruş" telif ücreti almamıştır. İlim ve fikir adamı için bunun bir "millî görev" ve millete karşı ödenmesi gereken bir "borç" olduğuna inanırdı. Para için yazı yazmayı aklı almaz, vicdanı kabul etmezdi"
Sayfa 189Kitabı okudu
Sadece geri Dönmek durumunda kaldığınızda gideceğiniz bir Rotanız var mı
sorusu büyü bozumu etkisi yapacak. Geldiğiniz yeri hatırlıyor musunuz diye cesur bir soru sormak yahut yüksek sesle tüm bunlar yaşadığınız macera sonunda kaybettiklerinize değer mi diye sarsıcı bir soruyu dillendirmek.. Kaybetmeyi göze aldığınız adresleri, terkettiğiniz ülkeyi pey akçesi olarak verdikleriniz karşısında elde etmeyi umduğunuz vaadler sahte çıktığında sığınacak bir limanınız, elinizde bir haritanız, geminizde bir pusulanız var mı? Anlaşılan o ki, vadedilmiş hayatlara herkesten önce ikna olan, adres defterlerini bir bir yok eden, bir zamanlar hakikat adına konuşuyor gözüken o bilgeler baştan Tarık misali bir nefer gibi münzevi, görevini yapmışlığın hoşnutluğu içinde gösterişsiz ama onurlu olmayı hiç göze almamışlardı.
Ertelenmiş Yüzleşmeler Akif Emre - SAYFA 38-39Kitabı okuyor
Bir zamanlar ben de başka türlü düşünüyordum; her şeyi aklımla halletmeye kalkıyordum. Fakat artık dünyada bir tek şeye inanıyorum: O da tecrübe. Sana söylediğim şeyleri otuz seneye yaklaşan bir hayat bana öğretti. Sen de yavaş yavaş yola gelirsin. Benim şurada üç günlük ömrüm kaldı; aklında bulunsun diye bunları söylüyorum. Hayattan fazla şeyler
Sayfa 151 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Elimizde Adres kalmamıştır
Bir gün bütün gemileri yaksak ulaşacağımız yere dair elimizde hangi adres kalacak? Tarık bunun cevabını biliyordu. Elinde bir adres yoktu ama adresleri kendisi yazacaktı. Beklentisi yoktu, tek hedefi ayak bastığı toprak parçasını adres defterine ekleyebilmekti. Bunun için elindeki tüm adresleri yakmıştı. Kahraman bir kaşif edasıyla İber Yarımadası'nın içlerine ilerleyen bu fatih daha sonra eski adresine sıradan bir asker olarak döndü, sessiz sedasız köşesinde hayatını tamamladı. Onun en büyük farkı sıradan bir nefer gibi çekilebileceği bir köşesinin olmasıydı. *** İnsan hayatı adreslerle malül. Adresler ararız , yeni adresler ekleriz. Kimi adreslerden umut kalmadıkça yenilerini ararız… Yeni, heyecanlar, yeni umutlar… Düşünce ufkumuz da kaşiflere muhtaç, bilgeliğin, birikimin, ferasetin aydınlığında istikamet üzre oluruz. Yeni fetihler gereklidir kalplere, yeni adresler gereklidir fikirlere... Fikir, düşünce ufkumuz sürekli yenilenme ister. Yeni adresler eski adreslerin tarifiyle bulunabilir. Aksi durumda çıkmaz sokakların karanlık dehlizlerinde kaybolma riski her zaman vardır .
“Müzik aynı zamanda bir bilimdir. Matematiğin notalara bürünerek insan ruhuna iyi gelen bir sanat dalı haline dönüşümüdür müzik… Tıpkı diğer bilim ve sanat dallarında olduğu gibi. Osmanlı’nın en güçlü olduğu zamanlarda ezan okunan minarelerde aynı zamanda astronomi gözlemleri de yapılıyordu. Yani bilim din içiçeydi. Ne zamanki dinle bilimi ayırdık, işte o zaman devlet gücü olarak da gerilemeye başladık!”
Sayfa 140Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.