Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Askerlikte herkese verilen klasik bir öğüttü, önden gitme alnına vururlar, arkadan gitme sırtına vururlar. Bir de buna benzer bir ata sözü de vardır, yukarda yatma yel alır, aşağıda yatma sel alır. Bu nedenle insanlar, ortada olmayı seçecek şekilde evrimleşmişlerdir. Bu da büyük çoğunluk demektir. Yani bir tür sürü güvenliği. Toplumda ise en
ölümüne savunduğum özgürlüğümle varlıkların ve gerçeğin bütün anlamlarını, bütün yüzlerini görmek isterdim… Kendilerinden tiksinen insanların o sıkıcı gölgesi vurunca günlerime artık uzaklara gitme vaktinin geldiğini anlardım… O sıkıcı gölgeyi çocukluğumdan bilirdim. Çünkü bütün vaatleri anlamsızlaştırmaya başlardı o sıkıcı gölge. Zaten hep aynı
Reklam
İlişkilerimiz,bencilliklerimiz...
Aziz Nesin’in bürokrasi hicvi anlamında başyapıt sayılacak eseri Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz’ın hikayesini çoğunuz bilirsiniz. Romanda Yaşar Yaşamaz isimli karakterin başından geçenler anlatılır. Yaşar biraz da geç kalınmış şekilde ilkokula kayda götürüldüğünde kendisine okula kaydolamayacağı, zira Yaşar Yaşamaz’ın on iki yaşında Çanakkale’de şehit
Anladım, kabullendim.
Anlamak mı, kabullenmek mi? Nedir aradaki fark? Biri zorla diğeri kendiğilinden oluşur. Fakat anlamak kabullenişin bir önceki basamağı değil midir? İşte o son basamağa adım atıldığında insanın kafasına 'dank' eder. Ne içindir çaba, emek, mücadele. Kişi kendi yaşamını, nereden gelip, nereye nasıl ulaştığını üzerini örterek gizleyebilir
Selda Bağcan - Beni Unutma
🎶🎶🎶 Bir gün gelir de unuturmuş insan En sevdiği hatıraları bile Bari sen her gece yorgun sesiyle Saat on ikiyi vurduğu zaman Beni beni unutma Beni beni unutma Beni beni unutma
"Paris 1984. Elysee Sarayı’nın görkemli bir salonunda Cumhurbaşkanı Mitterrand dört kişiye Legion D’Honneur madalyası veriyor. O dört kişi yan yana dizilmiş. Joris Ivens, Elie Viesel, Federico Fellini ve Yaşar Kemal. Salonda ağır bir teşrifat havası var. Konuşmalar yapılıyor, Mitterrand madalyaları takıyor. En son Yaşar Kemal’e geliyor sıra. Yine o soğuk tören konuşmaları yapılıyor; Mitterrand, Yaşar Kemal’e ödülünü takmak için yaklaşıyor ama o da ne! Koca Yaşar Kemal sarılıyor adama; o da “Yaşaaaar” deyip sarılmaz mı? O şatafat, o resmiyet birden insan sıcaklığına dönüşüveriyor; herkes onun sihirli dostluğuyla rahatlıyor."
Yaşar Kemal
Yaşar Kemal
Zülfü Livaneli
Zülfü Livaneli
Reklam
"Karşısındaki insanı dinlemez insan, kendi dertlerini anlatır; karşısındakini umursamaz. Duyguları, kalbi, ruhu... Ne düşündüğü önemsizdir. Sadece kendisi önemlidir, bunun için yaşar. Bunun için vardır o."
Tırtıl ile insan ne de çok benzer dostum. Bir tırtıl doğar daha larvadır. Ağlar zırlar ama yaşar, yaşar, karnı acıkır, kimse bakmaz ona. Ve kendi çaresine bakar, çalışır karnını doyurur büyür, ve büyür. Büyüdükçe hayatı sorgular ve dünyadan nefret eder nefretini öyle büyütür ki yaşamak istemiyordur uzaklaşmak ister. Kendine sadece kendi için olan dünyasını örer bu onun tabutu dur . Kozasına çekilir. On iki gün. Hayatının en uzun dönemini hayattan, dünyadan, ve kendinden uzaklaşır. Ve karnı acıkır kozayı kırar ve çıkar, biran olsa bile kendini özgür hisseder. Uçar ,uçar ve bir dala konar gün batımına karşı oturur, dünya değiştiğini düşünür, şimdi dünya güzeldir, umut doludur, kendini bu güzellikle sonsuza kadar yaşayacak gibi hisseder. Ama o da ne bu gün batımı onun son günüdür, oysa dünya aynı, nefret dolu, hayal kırıklıkları ile dolu bir oda. Değişen tek şey kendisi ve baktığı açıdır. Artık o kelebektir dostlarım bugün onun son günüdür güneş batar tek şey güneş değildir, bizim ve bizim tırtılın hayalleridir dostlar. Hayatı doyasıya yaşayın dostlar gün gelir son güneşi hayal kırıklığı ile batırmayalım.
"Ölmek için çok genç , yaşamak için fazla telaşlıydık." -İnsan Ne ile Yaşar
Ayrılanlar İçin, Ümit Yaşar Oğuzcan
Yollarımız burada ayrılıyor Artık birbirimize iki yabancıyız Her ne kadar acı olsa, ne kadar güç olsa Her şeyi evet her şeyi unutmalıyız Her kaderin tesellisi bulunur, üzülme İnsan ne kadar sevse unutabilir Mevsimler, gelir geçer, yıllar geçer Sen de unutursun bir gün gelir Hiç yaşamamışçasına, hiç sevmemişçesine Unutursun o günlerimizi, gecelerimizi O günlerce gecelerce sevişmelerimizi Her şeyi evet her şeyi unutabilirsin Hatta bütün yazdıklarımı satır satır Kalırsa, içinde bir derin sızı kalır
Reklam
Farkına varmak
sorunluk doğuruyorsa bilmeyelim. Farkına varmayalım. Böylece mesuliyetimiz daha az olsun, rahat yaşayalım. Mantıklı mı mantıklı ama bu denklemin bozan başka bir gerçek var. Allah Azze ve Celle diyor ki, "Biz insanı yarattık ve insanın durumu öğrenebileceği içinde bulunduğu süreci kestirebileceği çünkü süreci döngü halinde öndekiler gidiyor, arkadakiler geliyor. Öndekiler gidiyor, arkadakiler geliyor. Hepsi döngüsünü, gece ve gündüz de dahil bir döngü halinde hep birden başlayan ne olacak, işin gerçeği ne, sonuçta elde ne kalacak soruları insanın yaratılışında kendisi, kendiliğinden cevabını arayan sorular. Biz buna bazen merak diyoruz, nereden kendini bilmediğimiz bir dürtü. Bizi bilginin peşine koyuyor. Sonra kendi kendimize diyoruz ki, "Ya bu merak bizi yanlış yerlere götürüyor. Merak ediyoruz, öğreniyoruz, öğrenince bu kez bir şeyler yapmak gerekiyor. O zaman da sorunluk doğuruyor. En iyisi merak da ilk bir şey değil." diyelim. Bedenimizde kendiliğinden harekete geçen ve hayatı anlamlandırmak için yola koyulan ve sihinsel faaliyetlerimizdeki hareketliliği bloket ederim. Çoğu insan bunu bloket ederek hayatı, hayatlasınırlı, parantez arası öteye beriye sarkıtmadan ağına odaklı, ağını yaşar ve bunu mutluluk sayıyoruz. Bu yaygın bir şablon. Yani cehalet mutluluktu, yaygın bir şablon.
Daha kaç bahar yaşar ömrüm, Kaç kitap okur, Kaç insan sever, Kaç yüreğe dokunur, Kaç çiçek eker, Kaç hüzün yaşar, Kaç kere sevinir, Bilemiyorum. Sahi, insan başka ne için yaşar bu dünyayı?
Beni unutma (okumaya değer...!)
Bir gün gelir de unuturmuş insan En sevdiği hatıraları bile Bari sen her gece yorgun sesiyle Saat on ikiyi vurduğu zaman Beni unutma Çünkü ben her gece o saatlerde Seni yaşar ve seni düşünürüm Hayal içinde perişan yürürüm
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.