Fromm, doğduğumuz andan itibaren iki eğilim arasında gidip geldiğimizi söyler: Aydınlığa çıkmakla anne rahmine dönmek, maceraya yönelmekle kesinliğin peşine düşmek, bağımsızlığımız için riskleri göze almakla korunma ve bağımlılık eğilimleri arasında gidip geldiğimizi sıralar. Bağımlılık konfora yakındır, çünkü bizden bir talepte bulunmaz. Kendimiz
Thoreau Günlük'ünde şöyle yazar: "Eğer ben ben olmazsam, benim yerime kim ben olacak?" Bunu söyleyerek sorumlu ve itaatsiz öznenin temel formülünü net bir biçimde ortaya koyar: yeri doldurulamazlık. Elbette, Descartesçı Cogito; Kantçı ve aşkın "ego”dan, bu evrensel çekirdeklerden, gerçek bilginin soyut destekçilerinden her
Sayfa 122 - 123 - PdfKitabı okudu
Reklam
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun. _İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir. _Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur. _İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz. _Yanlış anlayanlar tarafından
Sanat Felsefesi, Estetik, Schiller, Ressamlar
_Alçak bir takım ihtiyaçların tatmini için kullanılan yetenek, güya artistik bir şekil verir kirli bir muhtevaya. Sanatçı, zayıflık ve kötülükle insanları aldatır ve kendilerini aldatmalarını kolaylaştırır. Sahtekârdır çünkü manevî susuzluklarını temiz bir kaynaktan doyurduklarına ikna eder onları. Sanat’ın nimetinden mahrum kalınan böyle zamanlar
8.34-41) Düşünülebilen (kavranabilen) şey ve odur düşüncesi, aynıdır çünkü bu olmadan, yani içinde ifade edildiği (veya ifşa edildiği) şey (yani dayanılan veya ilgili olunan şey) olmadan, düşünceyi bulamazsın. Hiçbir şey, olandan ayrı olarak mevcut değildir veya mevcut olamaz, zira kader onu bütün olarak ve hareket etmeyecek bir şekilde
_İnsanın varlığı sırlarla kuşatılmıştır. Bizim dar bilgimiz ve tecrübemiz sınırsız denizlerde bir küçük adadır sadece. _Birçok gerçek vardır ki insanın, kendi başından geçip de kafasına dank etmedikçe, bunların tam manalarını anlaması olanaksızdır. _Bilgelik, aklın yolundan ayrılmayan, yeniliğe açık ve her türlü farklı bakış açılarına karşı
Reklam
Homo sapiens, dünyaya yaratıcı bir biçimde müdahale eden temel yaşam desteği sistemi sayesinde ortaya çıkmış ve bu müdahalenin sonucu olan şeylere bir ad verebilmek için, zihinsel olarak "kavrayan" ve "kavranan" şeyi iletebilen dili icat etmiştir. Fakat insan varlığı, gitgide iyi ile kötü, onur ile onursuzluk, dürüstlük ile ahlaksızlık ve dünyanın güzelliği ile çirkinliği arasında köklü ve derin bir gerilim haline gelmiştir. Başka bir deyişle, seçim yapma, karar alma, mücadele etme ve politik olma hak ve görevini üstlenmeden insan olarak var olmanın imkânsızlığı ortaya çıkmıştır. Tüm bunlar bizi, tekrar, eğitim deneyiminin üstünlüğüne ve bu deneyi- min, "umut"un radikal doğasını gösteren etik niteliğine getiriyor. Kısacası, işlerin daha kötüye gidebileceğini bilsem de bu durumu iyileştirmek için müdahale etmeye muktedir olduğumu da biliyorum.
Sayfa 96 - PdfKitabı okudu
Nostalghia'nın konusu ne? Yaşamanın imkansızlığı, özgürlüğün yokluğu. Mesela, aşka sı­nır konacak olsa, sonuçta insan biçimsizleşir; keza, manevi haya­ta sınır konduğunda, insan travma geçirir. Bazıları bunu diğerle­rinden daha kuvvetli hisseder ve kendilerini tümüyle vermek is­terler. Dünyayı sevgisiziikten kurtarmak için kendilerini başkala­rına verirler; feda etmenin anlamı budur. İnsan bugünün dünya­sının bu sevgiye, bu armağana koyduğu sınırları gördüğünde, acı çekmeye başlamalı. Nostalghia'nın kahramanı dost olmanın im­kansızlığı, herkesle dostluk içinde olmanın imkansızlığı yüzün­den acı çekiyor. Fakat en az onun kadar acı çeken bir dost bulu­yor, deli adam, Domenico.
Yıllar duyguları sakinleştirmeli, yoksulluğun bunaltısı da geçip gittiği için, insan daha serinkanlı, daha çok yönlü düşünmeli, yüzde yüz haklı olmanın imkansızlığı üstünde durmalı, değil midir?
Eski Yunan’da “ben”in, tabiatta özdeşleşerek dünyadaki varoluşunu mitik bir sembolizasyonun iyimserliği içinde bir avunuş yorumuna kavuşturduğunu, buna karşılık, hint panteizminde dünyayı ıssız bir çöl gibi kabul ederek terk etme ve kendi başına var olmanın büyük savaşına giriştiğini, Mezopotamya ve Mısır Uygarlıkları’nda ise, metafizik gerçekliklerin “ben”e ve tabiatı ircaının imkansızlığı inancı içinde tanrı-insan-dış dünya üçlüsünün tam bir realite gibi bilindiğini görüyoruz.
Sayfa 104Kitabı okudu
Reklam
Yıllar duyguları sakinleştirmeli
“Durum artık değişmişti. Yıllar duyguları sakinleştirmeli, yoksulluğun bunaltısı da geçip gittiği için insan daha serinkanlı, daha çok yönlü düşünmeli, yüzde yüz haklı olmanın imkânsızlığı üstünde durmalı, değil midir?”
Yıllar duyguları sakinleştirmeli yoksullugun bunaltısıda geçip gittiği için insan daha serin kanlı daha çok yönlü düşünmeli yüzdeyüz haklı olmanın imkansızlığı üzerinde durmalı değil midir?
- Sonra... Durum artık değişmişti. Yıllar duyguları sakinleştirmeli, yoksulluğun bunaltısı da geçip gittiği için, insan daha serinkanlı, daha çok yönlü düşünmeli, yüzde yüz haklı olmanın imkânsızlığı üstünde durmalı, değil midir? - Yüzde yüz haklı olmak neden imkânsız?.. - Olağanüstü birkaç durumda belki mümkün ama... Böyle durumlarda bile bu kadar haklı olmaktan ürkmek gerekir bence... Gözlerini hayretle açan Şükran Hanım'a dönünce gülümsedi: Yüzde yüz haklı olmak bu kadar haklı olmanın utancını da beraber duymak şartıyla haklıdır.
Sayfa 471 - İthaki Yayınları, 4. Baskı, 2010, Üçüncü Bölüm, Yol Ayrımı, 5Kitabı okudu