Başkalarının Tanrısı
Mine Söğüt
Yıllar sonra yine elimde bir Mine Söğüt kitabı tutuyorum. Yine iki gün içinde okuyup bitirdim. Aslında okumak değil yaptığım, bağlanmak, korkmak, soruların içinde boğulmak ve kitabın sonunun cevaplar veremeyeceğini bilerek cevaplar aramak.
Bu kitabı okurken tekrarladığım ilk soru “Eve dönmek için her zaman çok geç midir?” oldu. Bu soru için bir cevabım var. Geç kalınmışlık hissi yalnızca içimizdedir. Kendimizi korumak için kaçtığımız tüm sorunlar bize geç kalmışlık hissini aşılar. Yüzleşmekten korktuğumuz için geç kalıyoruz.
Ve kitabın ortalarında başka bir soru peyda oluyor aklımda. “Bir kez terk edince hayatın yükünü, kalmayı başarabilir mi insan? Yoksa kurduğu her hayatı terk ettiği bir döngünün esiri mi olur?” İşte bu soru için bir cevabım yok. Cevap, cesaret meselesi oluyor. Terk edişin getirdiği hüzünle kurduğu bağ, insanın kalmasına ya da defalarca terk etmesine yol gösteriyor.