İstanbul’da coşkulu kalabalıkla karşılandı.
“Davos Fatihi” pankartları açıldı.
Aldı Davos rüzgârını arkasına…
Miting meydanlarına fırladı.
Deniz Baykal’ı eleştirirken atasözü icat etti.
“İnce at da kargalar yesin” dedi.
“Ziya Paşa’nın güzel bir lafı vardır, eşek ölür kalır eseri” dedi. Sonra “Pardon pardon, eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri” diye düzeltti. Aslında düzelttiği filan yoktu… O laf Ziya Paşa’ya değil, Mehmet Âkif Ersoy’a aitti.
“İstanbul’un tarihçesini bilmiyorlar, tarih bilseler konuşmaya yüzleri olmaz, öyle elinde mercekle Romen Diyojen gibi dolaşılmaz” dedi. Mercekle dolaşan, hayali roman kahramanı Sherlock Holmes’tü. Mercek yerine fenerle dolaşan Diyojen’in İstanbulla alakası yoktu, Sinoplu filozoftu. Romen Diyojen desen, zaten mercekle fenerle alakası yoktu, Malazgirt’te Alparslan’a esir düşen Bizans imparatoruydu. Özetle… Tarih dersi verirken, 1500 senelik hata yapmış, Diyojenleri karıştırmış, Sherlock Holmes’le harmanlamış, gene de denk getirememişti.
Başarılı insanların hayatına baktığınızda onların mutluluklarının ve başarılarının en önemli kaynaklarından birkaçının işlerine olan sevgileri ve tutkuları olduğu fark edeceksiniz. Sevmediğiniz bir işi elbette yapabilirsiniz ama o işinizde başarılı ve mutlu olma şansınız düşüktür. İlginizin olmadığı, içinize sinmeyen işlerde kimsenin tavsiyesi veya zoruyla zaman kaybetmemelisiniz. Öncelikli olarak tutkunuzu keşfetmeye çalışın. Gerekirse yoğun mesailer harcayarak onu bulmaya çalışın. Tutkunuzun olduğuna inandığınız şeyi bulduğunuzda zaten ona istemsiz bile olsa tüm dikkatinizi ve enerjinizi vereceksiniz. Atalarımız “Ne ekersen onu biçersin.” demişler. Tutkularınızı da bir tohum gibi görün. Onu doğru şekilde muhafaza edip, doğru zamanda yaşamınızın her tarafına saçarak ekmeli ve inancınızı koruyarak sabırla beklemelisiniz. Bu ekmiş olduğunuz tutku tohumlarınızın zamanla ağaç gibi büyüyüp güzel güzel meyveler vermesini beklemelisiniz. Her ne iş yaparsanız yapın en iyisini yapmaya çalışın. Yine atalarımızın dediği gibi “Eşek ölür kalır semeri; insan ölür kalır
eseri...
Martı Jonathan Livingston yı bir insan üzerinden değerlendirecek olursam " insanın dünyaya sadece dünya hayatına atılımın boş boğaz için didinmesi için veya hedeflediği bazı hayaller için ilk zorlukta pes etmesine karşı sağlam bir irade gösteriyor. İnsanın dünya gelmesi sadece dünyalık bir mal için çalışıp çabalamak için değil belkide bir eser bırakması başlıca insanın en büyük hedefleri arasında biri olmalıdır. " Eşek ölür semeri kalır, insan ölür eseri kalır" atasözünü de doğruluyor.
Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim felsefe tadında bir öykü okumak istiyor sanız. Martı'yı okuyun...
Selametle ve kitapla kalın....