Bu kitabı okuduktan sonra acaba ben Avrupalı diye tabir ettiği kişi ben miyim diye sorguladım kendimi. Kesinlikle herkes bu kitabı altını çize çize, not alarak okumalı. İnsana zenginlik katacak çok derin bir kitap. Umarım keyifle okursunuz kesinlikle herkese tavsiye ediyorum.
Erich Sheurmann, avrupalı ya da yabancı adı verilen "papalagi" insanlarından bahseder kitabında.
"Papalahi" göğü delen adam avrupalıdır. Kitabın kahramanlarından Tuivaini bir adada yaşayan Samoalıdır. Adada olan biteni kendi dilinde anlatmaya çalışmıştır. Avrupalının giydiği ayakkabıdan, beline taktığı kemere kadar harika betimlemeleri ve tabi ki eleştirileri vardır. Avrupalıların ürettiklerini sonra bunlara uydurdukları "ihtiyaçlarını" sorgular. Avrupalılar kendi ürettikleri şeylere taptıklarını, Tanrının yarattığı şeyleri küçük gördüklerinden bahseder Tuivaini.
Mesleklere de değinir. "Meslek, her gün yaptığın aynı şeye denir ve bunu yapmak zorundadır Avrupalı. Hem nefret eder hem de deli gibi bir mesleği olsun ister.". Halbuki adada yaşayan insanlar her gün farklı işler yaparlar ve birçok işte usta olurlar. İnsan çalışırken bütün bedenini kullanmalı der Tuivaini. Sürekli aynı işi yapan mutsuz erkeklere doludur Avrupa. Kendi uydurkuları dünyada kendi hayatlarını zehir ederek yaşarlar.
İcat ettikleri makinelere hayran olurlar. Kimin daha çok parası varsa ona daha çok saygı duyarlar Avrupalılar. Kimin parası yoksa ona da saygı duymazlar.
Avrupalı sürekli düşünür. Bilmek için uğraşır. Ama salt görmek yetmiyor, bilmek de gerekli.
Sürekli düşünen insanın kafası mermiyle doludur, atışa hazırdır.