Zavallı insan..
Ey zavallı insan, sakın ola ki ölümü aklından çıkarma! Çünkü akıntı seni önüne katmış gidiyor, sen ise bunun farkında bile değilsin. Amacın menzile erişmektir. Belki de o menzil oldukça yaklaşmış, mesafe de sona ermiş olabilir. Sakın ola ki emeline aldanmayasın. Fırsatları ganimet olarak değerlendir ve her nefes alıp verişinde güzel işlere koş. İhmal ettiğin, değerini bilemediğin her bir nefesini, şu anda yerini dolduracak iş ve hizmetler için harca, sâlih amel işle.
Âhiret mutluluğu yanında insan hiç dünya mutluluğuyla sevinmek ve bununla yetinmek ister mi?
Reklam
..ölüm genç ve yaşlı diye bir ayrım yapmaz. Ölüm için yaz ve kış, ilkbahar ve sonbahar ayrımı yoktur. Ölümün gecesi ve gündüzü de yoktur. Eğer insan bu gerçeği tam mânâsıyla bilebilseydi ve düşünebilseydi, o zaman ölümü gözünde büyütür ve onun için gerekli olan hazırlıklarını yapardı.
Âhiretle ilgili işlerini hep yarınlara erteleyen şu zavallı insan farkında değil ki, o ertelediği yarında ölüm de beraberinde gelmiş olabilecektir. Bunun farkında değildir.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor: Kuşkusuz, ölen kimse kendini kimlerin taşıdığını, kimlerin yıkadığını ve kimlerin kabrine indirdiğini bilir. (Ahmed İbni Hanbel) İnsan, bedensel açıdan madde âlemindeki ve ruhsal açıdan madde ötesi âlemlerdeki kurallara tâbi olduğundan, bedenin ölümü ile ruhlar ölmez ve insanın, gerçek ve kalıtsal kişiliği hiç değişmez. Bu nedenle ölen kimse kendisini kimlerin yıkadığını, tabutunu kimlerin taşıdığını, cenaze namazını kimlerin kıldığını ve kabrine kimlerin indirdiğini açıkça görüp bildiği gibi, ayrıca bizim dünya gözü ile göremediğimiz melekleri ve madde ötesi ruhsal varlıkları da görür ve seslerini işitir.
Düşünüler üzerinden kırıntılar
Düşüncenin prangalarından kurtulmak ve insan olmanın farkındalığını zihninde tasarlayarak önce ben sonra benden ötesi hakkında düşünülenlerde derinlik algısını yönetme ve düşüncelere sahipliğinin tadına varmak için tüm zihnin tüm düşünüşlerini toptan kavrayıp algılayabilme sevdasındayız sadece bu.
Reklam
İnsan, aslında bir çok bâtıl ve asılsız işlerin peşindedir ve onlarla avunup durur.
ZAMAN GÖSTERECEK OLACAKLARI
Şimdi anlatacağım bu öykü, ünlü Çin düşünürü Lao Tzu'nun zamanında geçer. Lao Tzu, bu öyküyü çok sever ve anlatırmış. Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış.
İnsan dünyaya bir kere alışmasın, onunla bir dostluk oluşturmasın, dünyanın şehvetine ve lezzetine bir kez dadanmasın ve onunla olan bağlarını sıklaştırmasın; artık bundan sonra gönlünü kaptırdığı bu dünyadan ayrılması oldukça zordur.
D: Bence rahipler muhtemelen senden korkuyorlardır. Her şeyi kendi yöntemleriyle yapmak istiyorlardır. M: Evet. Bence bu adamlar her ne kadar spiritüel lider pozisyonuna gelmiş olsalar da, Yasa Kitapları’na harfi harfine riayet ediyorlar. Bilgiyi ya da Tanrı’nın hediyesi olan kalbin hissettiklerini kullanmıyorlar, sadece yazılı sayfalardan okunabileni kullanıyorlar. Ve benimle paylaşılmış olan ve benim diğerleriyle paylaşmam şart olan bilgi, ezoterik türden. Bundan hoşlanmıyorlar. Bir şekilde bundan korkuyorlar, ama daha da ötesi- bunun Yasa’nın tamamlayıcısı olduğunu anlamıyorlar. Bunu spiritüelliğin önemsiz, adeta düzensiz bir yönü olarak görüyorlar. Bunun bir kadının zihninde esaslı bir şekilde var olduğunu düşündüklerine inanıyorum, çünkü bu mantıklı düşünmekten ziyade, hissetmek, sezmek ve ruhun bilişidir. Ah, onların kuralları! D: Ne tür kurallar bunlar? M: Her şey için kuralları var. Kalbin içine bakmak yerine her şeyi Kitap’ta arıyorlar.
Reklam
Süfyan Sevrî de der ki: "Öğrendiğim kadarıyla insan, ahmak olarak yaratılmıştır. Eğer böyle olmasaydı, yaşamak onu mutlu edemezdi, bundan sevinç duyamazdı."
İnsan, dünyanın şu ya da bu mânâda bir zevkini tadar ve dünyadan hoşuna giden bir şey olursa, hemen ölümü anmalı ki, bu zevk ve tat kendisine ölümü unutturmasın, hemen ondan ayrılmayı düşünsün.
...insan ölüm dışında her şeyi kalbinden silip atmalı, ölümü her an gözlerinin önünde bulundurmalıdır.
Hayata sığmak kolay değil, elin kolun sığsa tuttukların sığmıyor, ayakların girse hayallerin girmiyor, belin dönse gözün arkada bıraktıklarında kalıyor, hep bir darlık, darlık, sıkışma, sonra da bakılıyor ki insan gire gire daha giriş kapısında durmuş, orayı da tıkamış, ötesi bomboş, yiğitsen ilerle. Bilinen beylik şeyler, evlenmek, işe girip çalışmak, yorulmak, hastalanmak, yaşlanmak, umduğunu bulamamak ve gitmek istemek.
Sayfa 189Kitabı okudu