Kurana göre tanrı, alemlerin yaratıcısıdır. Kimi tasavvuf tarikatların da ise tanrı ile alem aynı şeydir. Terim bu bakımdan suni anlamda tanrının yarattığı, mistik anlamda Tanrı’nın kendisini dile getirir. Bundan ötürüdür ki Gizemcilik anlayışında insanda bir alemdir. İnsan hem bu alemin bir parçası Hem de ondan ayrı bir varlıktır. Akıl kendini bir rakip, bir düşman gibi alemin karşısına koymuş, ona savaş açmıştır. Bu beyhude Savaşın sonucunda akıl alemi alt etmiştir. Ama aklım gözden kaçırdığım şey, üzerine oturup kestiği dal; kendi varoluşu, kendi elidir.
Mektubuna: "Sana arka arkaya altı mektup yazmak zorunda kaldığım ve hiç cevap alamadığım bir dünyayı anlamaya çalıştığımız bir trajik varoluşu yaşamaya prangalıyız" diye başlayan Camus "Ya da ne biliyor musun, artık umursamıyorum benimle buluşma." diye bitirdi mektubunu. Bu, yorulmuşluktur.
Sayfa 31 - Hayykitap
Reklam
520 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
21 günde okudu
Harikulade bir kitap. Hayattaki ezberci rütunun dışına çıkarıyor sizi. Müthiş, yerinde sorgulamlar var. Sınıflararası eşitsizliği, gerçek eğitimli ve kültürlülüğü ortaya koyarken gerçekten kaçmıyor. İnsanın varoluşu, özü ve değerleri ile nasıl dönüşeceğinin birikimi ile dolu dolu kitap. Okunması gerekiyor.
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202392,3bin okunma
"Çelişkinin akıl almaz bir şey olduğunu ileri sürmek hatadır zira onun gerçek varoluşu bir canlının acısını da yatar."
İnsanın varoluşu, önceki bölümde ele almış olduğum varoluşsal ikiye bölünmüşlüklerle belirlenir. Onun, kendisini dünya ve aynı zamanda kendisiyle bir hissetmekten, hem başkalarıyla bağlantılı olup hem de eşsiz bir varlık olarak kendi bütünlüğünü korumaktan, bunu da güçlerini üretici bir şekilde kullanarak sağlamaktan başka çıkar yolu yoktur. İnsan, eğer bunu yapamazsa, içsel uyumunu ve bütünlüğünü kurmayı başaramaz. O, bölünüp parçalanmış, başarısızlığın zorunlu sonuçları olan güçsüzlük duygusundan, can sıkıntısı ve yetersizlikten, kendisinden kaçmaya zorlanmıştır. Canlı olan insan, yaşamayı istememezlik edemez. Yaşama ediminde başarılı olması için de biricik yol, güçlerini, sahip olduğu şeyleri kullanmasıdır.
Sayfa 234Kitabı okudu
Toprak bize varoluşu hatırlatıyor; su, varoluşun sürmesini, yani hayatı. Akışkanlığı, suplesi. Toprak statiğin imajı, su dinamiğin. Fiziğin hayatı da, psikolojik hayat da, sosyal varoluş da, metafizik oluş da bu iki temel üzerine oturmakta. Birincisi sabit temel, varoluş temeli, öbürü de dinamik unsur veya esas hayat ve sürme esası. Zaman ve tarih kavramının varoluşun yapısına karıştığı kritik nokta. İnsan âdeta Hazreti Âdem'le Hazreti Nuh arasındaki dönemde zamanı hissetmemiştir. Tufanladır ki zamanı duymaya başladı insan. Tarih, insan kaderiyle özdeşleşmeye, en azından insan kaderine zaman iplikleri karışmaya, işlemeye başladı. Zamanın tufan gibi boşandığı intibaı başladı. Zamanın boğuculuğunu, zaman ve kader arasındaki trajik ilişkiyi boğazında bir tıkanıklık gibi hissetti insanoğlu. Bir medeniyet de doğar, gelişir, başlangıçta tek bir problemi vardır: Varolmak problemi. Fakat sonradan buna sürebilme, devam edebilme problemi eklenir. Zaman unsurunun, tarih faktörünün çıkageldiği görülür. Bu bir kriz gibi gösterir kendini. İnsanoğlu nasıl ki başlangıçta zamanın çıkageldiğini hissedince öleyazdığını sandı. Aslında insan için dünya o kadar yabancı değildi. Çünkü: insan, cennetteyken, enfüsî özde de olsa, eşya ve çevre kavramına yabancı değildi. Ama dünyada asıl karşılaştığı yabancı unsur, zamandı. İşte ilk defaydı ki insan dünyada olduğu anlıyordu. Zaman, dünya hayatının öteki dünya hayatına karşıtlığını en keskin renklerle ortaya çıkaran yeni bir ayraçtı.
Sayfa 42 - 43Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.